Kelime | Anlamı |
---|---|
C | Karbon |
C,CS | Çekoslovakya |
CA | Kalsiyum |
CA,CDN | Kanada |
CABA | Para vermeden alınan şey, bedava |
CABİ | Tahsildar |
CACA | Ocak tanrısı |
CACALA | Pala |
CACUS | Herakles tarafından öldürülen bir dev |
CAD | Darı ekmeği |
CAD | Kıvırcık saç |
CADALOZ | Kocakarı |
CADALOZ | Huysuz şirret kadın |
CADALOZ | Türk Kukla oyununda üvey ana |
CADDİE | 22 Haziran 1977 yılında Türkiye'de düzenlenen Golf turnuvası |
CADİ | Safran |
CAELUM | Çelikkalem takımyıldızının Latince adı |
CAFCAF | Şatafat |
CAFCAF-ALAYİŞ | Gösteriş, şatafat |
CAFER | Küçük akarsu |
CAFER | Küçük ırmak |
CAGER | Kuş kursağı |
CAĞ | Ara tekerinin parmaklıklı göbeği |
CAĞ | Bez torba |
CAĞ | Parmaklık, korkuluk |
CAĞILDAK | Çağlayan |
CAHİF | İnsanın karnından çıkan ses |
CAHİM | Kur'an da cehennem için kullanılan bir isim |
CAHİT-SAİ | Çalışan, çaba gösteren |
CAHME | Kat kat ve şiddetli yanan ateş |
CAHŞE | Çobanın eline dolayıp eğerdiği ip |
CAHT | Bile bile inkar etme |
CAİL | Yerinde durmayıp hareket eden |
CAİZE | Şair bahşişi |
CAİZE | Şairlerin şiirlerinde övdükleri büyük kişilerden aldıkları bahşiş |
CAİZE-ATA-ATİYYE | Hediye, armağan, bahşiş |
caka | Fiyaka,çalım |
CAL | Kuyu duvarı |
CALCANEUS | Topuk kemigi |
CALE | Nehrin bir kenarından diğer kenarına geçebilmek için ağaçtan, sazdan veya şişirilmiş tulumlardan yapılan sal |
CALİ | Sahte, düzmece |
CALİ | Yapmacıklı, düzme, sahte |
CALİFE | Deri ile eti birlikte koparan yara |
CALİP | Celbeden, çeken |
CALİP | Çekici |
CALVADOS | Fransa’ nın Normandiya bölgesinin elma brendisi |
CALYPSO | Kaptan Cousteau'nun özel denizaltı araştırma gemisi |
CAM | Sırça |
CAMA | Yaşlı deve |
CAMADAN | Çapraz düğmeli, ipek ya da sırma işlemeli bir tür kısa yelek |
CAMADAN | Dört köşe yelkenlerin yüzeyini küçültme işi |
CAMADAN | İpek ve sırma işlemeli, çapraz düğmeli kısa bir yelek türü |
CAMADAN | Yelken alanının küçültülmesi |
CAMEDAR | Vestiyer |
CAMEMBERT | Keskin kokulu bir Fransız peyniri |
CAMENE | Çeşme perileri |
CAMGÖBEĞİ | Mavi ile yeşil arası bir renk |
CAMGÜL | Külhanbeyi |
camız, manda | Susığırı |
CAMIZ-KÖMÜŞ-CAMUS | Manda |
CAMİA-CUMHUR | Topluluk, zümre |
CAMİD-CAMİT | Cansız |
CAMİL | Çobanla olan deve sürüsü |
CAMİLLA | Volskiler Kralı metabus’un Amazonlara benzeyen kızı |
CAMORRA | Napoli mafyasına verilen ad |
CANBAZ | Eskiden atlı fedai asker |
CANCER | Burçlar kuşağının dördüncü işareti (Yengeç) |
CANDANLIK | Yelek |
CANFES | Üzerinde desen bulunmayan ince dokunmuş, parlak, tok, ipekli kumaş |
CANFES-KREP | Bir kumaş türü |
CANFES-OTOMAN | İpekli bir kumaş türü |
CANFEZA | Türk müziğinde çok az kullanılmış bir bileşik makam |
CANGIL | Çok sık yeşil orman alanı |
CANHIRAŞ | Yürek paralayan, tüyler ürpertici |
CANİK | Ordu'da bir dağ |
CANİK-DEVCİ | Tokat'ta bir dağ |
CANİP | Yan, taraf, cihet |
CANPARA | Sabanı tekerleklere bağlayan zincir |
CAOC | Birleşik Hava Operasyonları Merkezi |
CAPELLA | Bir müzik parçasının toplu halde çeşitli çalgıların ve vokallerin katılımıyla sunulması |
CAR | Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük çarşaf |
CAR | Kadınların, elbisenin üstünde örtündükleri çarşaf |
CAR | Tehlike durumu, imdat, yardım |
CAR | Yırtıcı kuşların pisliği |
CAR | Yüksek sesle yapılan çağrı, duyuru, tellalla duyurma |
CARAK | Zayıf |
CARDIN | İri fare |
CARİ | Geçerli, akan |
CARİH | Avcı hayvan |
CARİN | Yılan yavrusu |
CARL AUER | 1885'te havagazı lambasını ivat eden, Avusturya'lı kimyacı |
CARME | Jupiterin uydularından biri |
CARMENTA | Ladon ırmağının efsanevi kızı |
CARNA | Roma civarında Tiber nehri kenarlarında yaşayan bir peri kızı |
CARRA | Toprağa gömülen küp |
CARSON CİTY | NEVADA |
CARTLAK | Gaziantep yöresine özgü bir tür kebap |
CAST-ÇERES | Üzüm teknesi |
CASTRUM | Roma Ordusunun askeri kampları |
CASUS | Herkül tarafından öldürülen Vulcanus'un oğlu, korkunç dev |
CAŞAN | Zerdüştîler'de sık sık icra edilen dini tören |
CATA | Moğollara verilen bir başka ad |
CATAKA | Buda’nın erdemlerini ve yaptığı iyilikleri anlatan yazılara verilen ad |
CATAYUS | Hint.Mit.''Ramayana''da geçen, akbabalar kralı olan kuş |
CATİNGA | Seyrek, kuru birki örtüsüyle kaplı toprak |
CAV | Lavabo |
CAVALACOZ-KITIPİYOZ | Değersiz, bayağı |
CAVATA | Aryaya benzer bir vokal türü |
CAVEA | Antik tiyatrolarda seyircilerin oturduğu kademeli bölüm |
CAVEA | Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturduğu kısım |
CAVELAN | Dolaşma, gezinme, gezinti |
CAVİDAN | Sonsuz, ebedi |
CAVLAK | Çıplak, tüysüz |
CAYANNE | Arnavut biberi |
CAYO | Küçük ada |
CAZGIR | Güreş meydancısı |
CAZGIR | Pehlivanları çeşitli övgü ve dualarla seyirciye tanıtan kimse |
CAZI | Suratsız, geçimsiz kadın |
CAZİ | Üzüm çardağının üzerinde enine konulan, üzerine de üzüm çubukları serilen ağaç |
CAZİM | Kesin karar veren |
CAZİYE | Doğurduktan sonra sütü azalmaya başlayan hayvan |
CAZU | Hortlak |
CCC | Gümrük İşbirliği Konseyi |
CD | Kadmiyum |
CD | Kadmiyum |
CD | Yabancı devlet elçiliklerine ait arabaların plakalarında kullanılan kısaltma |
CE | Avrupa Konseyi |
ce | Seryum |
CE | Seryum |
CEA | Avrupa Tarım Komisyonu |
CEAC | Avrupa İşleri Komisyonları Konferansı |
CEBANET | Yüreksizlik |
CEBBAR | Kudret sahibi |
CEBE | Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh |
CEBE | Kuyu içinden çıkan toprak |
CEBE | Zırh |
cebe | Zırh yada silah |
CEBECİ | Ordunun zırhlı sınıfına mensub nefer |
CEBECİ | Silahların bakım ve onarımını yapmakla görevli asker sınıfı |
CEBEL | Dağ |
CEBEL | Sahipsiz, boş toprak |
CEBELİ | Tımar sahiplerinin savaşa hazır olarak beslemek mecburiyetinde oldukları asker |
CEBELİSTAN | Dağlık yer |
CEBERRUT | Zorba |
CEBİN | Korkak |
CEBİN-NASİYE | Alın, yüz |
CEBİRE | Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar |
CEBİRE | Kırık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva ya da tenekeden yapılmış, üzeri bezle kaplanan levha |
cebire* | Atel, süyek |
CEBRİYE | Yazgıcılık, kadercilik, fatalizm |
CECİM-CİCİM | Örtü ya da perde olarak kullanılan ince kilim |
CED | Avrupa Savunma Topluluğu |
CEDAVİ | Hizmetçi aylığı |
CEDEL | Münazara |
CEDİ | Oğlak burcu |
CEDİT | Yeni |
CEDİT | Yeni anlamında bir sözcük |
CEDRE | Guatr, guşa |
CEDRI | Avrupa İlticacı ve Göçmenler Yardım Komitesi |
CEEAC | Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu |
CEFCEF | Katı yel |
CEFL | Yağmuru yağmış bulut |
CEFN-KIMCAR | Bıçak ve kılıç kını |
CEHRE | Pamuk ve ipek sarılan masura |
CEHRE | Pamuk, yün, ipek gibi şeyleri eğirip iplik durumuna getirmeye yarayan gereç, iğ |
CEHREN | Açık ve yüksek sesle |
CEHRİ | Kökboyasıgillerden, güzel kırmızı renk veren bir kök |
CEHT | Çaba, çabalama |
CEHT | Çabalama |
CELA | Gurbete gitme |
CELADET | Yiğitlik, kahramanlık |
CELADET-HAMASET | Kahramanlık |
CELAL-HARAZA-RİS | Öfke, kızgınlık |
CELBETMEK | Kendine çekmek, ilgi toplamak |
CELCA-CEMMA-ECEMM | Boynuzsuz koyun |
CELEM | Koyun kırkmakta kullanılan büyük makasın herbir yüzü |
CELEP | Koyun, keçi, sığır gibi kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse |
CELEP | Kuzey Atlas Okyanusunun Batı AvrupKoyun, keçi, sığır gibi kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse |
CELEP | Soy |
CELEP | Topkapı, Galata, İbrahimpaşa ve Edirne saraylarına alınıp devlet hizmetleri için yetiştirilen genç |
CELESTA | Eski bir müzik çalgısı |
CELFİN | Henüz yumurtlamayan küçük tavuk, piliç |
CELİ | Parlak, cilalı |
CELİ-HİLALİ-TALİK | Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü |
CELİL | Büyük ve ulu |
CELLA | Tapınaklarda kült heykelinin bulunduğu ana salon |
CELLABİYE | Arap erkeklrinin bir gİyeceği |
CELP | Mahkeme davetiyesi |
CELSE | Oturum |
CELU | Kebap şişi |
CEMAAT-DERİNTİ, FEVÇ | İnsan kalabalığı |
CEMADAT | Cansız varlıklar |
CEMAL | Yüz güzelliği |
CEMAN | Toplu olarak |
CEMAN | Tümü birden, toplu olarak |
CEMBİYE | Bir çeşit kama |
CEMDER | Bir cins bıçak veya kama |
CEMEK | Yerdeki çamuru kazımak için bir değneğin ucuna geçirilen yassı demir |
CEMİ | Çoğul |
CEMİ | Toplama |
CEMİLE | Gönül alıcı davranış, kompliman |
CEMRE | Bahardan az önce, ilkin havada, sonra suda ve en sonra toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi |
CEMRE | Isı yükselişi |
CEMRE | Yanmış kömür tanesi |
CEMŞİD | Antik İran'ın ünlü kıralı |
CEMUM | Yürürken eşinen at |
CEN | Avrupa Standardizisyon Komitesi |
CENAH | Cephe |
CENAH | Kuş kanadı |
CENAH | Ordunun merkeze göre iki yanından her biri |
CENBİYYE | Arapların kullandıkları bir cins eğri kama |
CENCENE | Genizden konuşmak |
CENDERE | Basınç makinesi |
CENDERE | Kalın oklava |
CENDERE | Manevi baskı |
CENDERE | Sıkı ve dar yer |
CENDERE | Sıkıştırma aleti, pres |
CENEVİZ | Cenova Cumhuriyetine verdikleri ad |
CENGE | Ufak ateş tanesi |
CENİBE | Yedek hayvanı |
cenk*,harp* | Savaş |
CENNUR | Arpa ve buğday döğülen yer |
CENTİPEDE | Dağ büyüklüğünde korkunç, insan etiyle beslenen bir canavar |
CENTİYANE | Doğu Karadeniz bölgesi ve Uludağ'da yetişen, 1 metre kadar yükseklikte, geniş yapraklı, kalın köklü bir bitki |
CENTİYANE | Yılanotu |
CEP | Sahne ile seyircinin yakın ilişkide olduğu ve az sayıda kiş alan tiyatrolara verilen ad |
CEP | Trafiği kolaylaştırmak için yaya kaldırımlarında veya yollarda yapılan taşıt yanaşma yeri |
CEPA | Avrupa Müşterek Öncelikli Alanlar |
cephe* | Alnaç |
CEPKEN | Kolları yırtmaçlı ve uzun, bir tür kısa, yakasız üst giysizi |
CEPKEN | Kolları yırtmaçlı ve uzun, harçla işlenmiş bir tür kısa, yakasız üst giysisi |
CER | Üç aylarda medrese öğrencilerinin köyleri dolaşarak imamlık yapıp para kazanmaları |
CERA | Konya ve Adna çevrelerinde toprak testiye verilen ad |
CERA | Kumlu, otsuz yer |
CERAHOR | Ordu hizmetlerinde kullanılan Hıristiyanlara verilen isim |
CERAM-CERİM | Hurma çekirdeği |
CERBEZE | Güzel ve inandırıcı konuşma |
CERCAR | Yaban maydanozu |
CERE | Adana dolaylarında testiye verilen ad |
CEREHAT | İrin |
CEREK | İnce ve uzun sırık |
CEREK | Mertek |
CEREM | Hurma toplarken yere düşenleri yemek |
CEREME | Başkası tarafından yapılan ya da kaza sonucu ortaya çıkan zararı ödeme |
CEREME | Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme |
CEREN | Ceylan |
CERES | Hayvanın boynuna asılan çıngırak |
CERES | Hayvanların boynuna asılan küçük çan |
CERES | Toprak ve ürünler Tanrıçası Demeter’e verdikleri ad |
CERES | Toprak ve ürünler tanrıçası Demeter'in bir diğer adı |
CEREVHAK | İplik yumağı |
CEREZ-CÜRÜZ | Otsuz yer |
CERF | Yerden bel veya kürekle bir şey atmak |
CERH | Yaralama |
CERHOCASI | Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası |
CERİD | Yaprağı dökülmüş olan hurma ağacı |
CERİDE | Çorak ve verimsiz yer |
CERİDE | Gazete |
CERİDE-MAZBATA | Tutanak, kayıt defteri |
CERİHA-ZAHM | Yara |
CERİR | Devenin boynuna taktıkları ip |
CERİŞ | İri bulgur |
CERN | Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi |
CERRAH | Operatör |
CERRAR | Desti satıcısı |
CERRAR | Yavaş yavaş giden asker alayı |
CERRAR | Zorla para alan kimse |
CERRARE | Sarı renkte küçük ve zehirli akrep |
CERR-UR-OR | Kale hendeği |
CERV | Vahşi hayvan yavrusu |
CERZE | Yaş ot bağı |
CESAMET | İrilik |
CESAMET-İZZET | Büyüklük, irilik |
CESİM | Büyük, iri, kocaman |
CESLE | Kara karınca |
CEŞER | Davarı otlamaya çıkarmak |
CEŞİR | Büyük çuval |
CEV | Arpa |
CEV | Avrupa Voleybol Konfederasyonu |
CEVAHİR | Mücevher |
CEVAİB | Halk arasında gezen haberler |
CEVAZ | İzin, müsaade |
CEVDET | Kusursuzluk |
CEVET | Üzerine tencere konulan örtü |
CEVİZ | Halatların ucuna tutabilmek için veya süs olarak yapılan bir cins düğüm şeklindeki işleme |
CEVV | Gök boşluğu |
CEVVAL | Canlı, hareketli |
CEVVAL | Davranıları çabuk ve kesin olan |
CEVZA | İkizler burcu |
CEZBE | Bir inanışın heyecanı ile coşup kendisinden geçme hali, vecd |
CEZİR | Denizin çekilmesi |
CEZİRE | Denizde ada |
CEZL | Tomruk |
CEZMA | Kulağı kesik koyun |
CEZR | Kök |
CEZZAR | Kasap |
CF | Kaliforniyum |
CF | Kaliforniyum |
CFE-AKKA | Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması |
CGS | Uluslararası Fizik Birimleri Sistemi |
CGT | Genel İş Konfederasyonu |
CH | İsviçre |
CHARLESTON | WEST VİRGİNİA |
CHARLİE PARKER | Caz tarihinin en büyük doğaçlamacısı olarak bilinen ABD'li Alto saksofoncu, besteci ve caz orkestra şefi |
CHARLOTTE AMALİE | VİRGİN ISLANDS |
CHEYENNE | WYOMİNG |
CHİLWA | Malawi-Mozambik topraklarında bulunan bir tuz gölü |
CHOPSTİCKS | Çin yemeği çubukları |
CHRİSTOPHER SHOLES | 1868'de ilk daktiloyu icat eden, bir gazetenin yazı işleri müdürü olan, mucit |
CHUTNEY | Doğu Hindistan’ a özgü tatlı-ekşi bir karışım |
CIAM | Uluslararası Çağdaş Mimarlık Kongreleri |
CIBA | Çocuk |
CIBA | Tüyü kırkılmış keçi ve koyun |
CIBIL | Çıplak |
CIBIR | Yoksul, parasız |
CICIK | Derisi soyulmuş et |
CIDA | Mızrak |
CIDAĞI | Derin, işleyen yara, büyük çıban |
CIDAR | İç duvar |
CIDAV | Hayvanların kürek kemiğinin üst kısmı |
CIĞIZ | Oyunbozan, mızıkçı |
CILGA | İnce yol |
cılız, eneze | Zayıf |
CILK | Bozularak kokuşmuş |
CILKAVA | Kurdun ya da tilkinin ense postundan yapılan kürk |
CILKAVA | Tilkinin ense postu kürkü |
CILKI-YOLAK | Patika |
CIMBAR | Filiz, sürgün |
CIMIK | Az |
CINCIK | Cam |
CINCIK | Misket |
CINGIL-CİNGİL | Boncuk, gümüş ya da altın parayla yapılmış, başlığa ya da giysiye takılan süs |
CINGIRAK | Yere çakılan kazık üzerine yerleştirilen uzun ağaç |
CIRBAĞA-SABİ-KİRT | Küçük çocuk |
CIRBOĞA | Bir tür çöl sıçanı |
CIRBOĞA | Cılız çocuk |
CIRDAVAL | Ucu demirli, uzun cirit değneği |
CIRG | Riskli Olaylarda Kurtarma Ekibi |
CIRLAK | Boşyere gereksiz konuşmak |
CIRLAK | Cırcırböceği |
CIRLAK | Cırırböceği |
CIRLAYIK | Ağustozböceği |
CIRLAYIK | Örümcekkuşugillerden, ormanlık, çalılık yerlerde yaşayan, güzel öten bir kuş |
CIRMIK | Tırnak izi |
CIRNAK | Tırnak |
CIRNAK | Yırtıcı hayvan tırnağı |
CIRNIK | Set duvarlarında su akacak delik |
CIS | Bağımsız Devletler Federasyonu |
CITHA | Uluslararası Dış Ticaret Birlikleri |
CIVADRA | Geminin baş tarafından havaya doğru biraz kalkık olarak uzatılmış bulunan direk |
CIVADRA | Teknenin baş tarafında dışarıya doğru eğik olarak uzanan sabit seren |
CIVATA | İri başlı vida |
CIZLAK | Verimsiz toprak |
CIZLAM | Kaçma, savuşma |
CİBAYET | Vergi toplama |
CİBİ | Tavuk ya da kuş yavrusu |
CİBİL | Belalı |
CİBİN | Sinek |
CİBİNLİK | Sivrisinekten korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül |
CİBRE | Meyve posası |
CİBRE | Sıkılıp suyu alınan üzüm ve başka meyvelerin posası |
CİCE | Abla |
CİCİK | Çok konuşan ve etrafındakileri konuşmalarıyla bezdiren kimse |
CİCİK | İnsan ya da hayvan memesi |
CİCİM | Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü |
CİCİM | Parçaların birbirine eklenmesiyle oluşturulan, nakışlı ince kilim |
CİCOZ | Cam bilye |
CİCOZ | Cam ya da toprak bilyelerle oynanan bir çocuk oyunu |
CİDAR | Çeper, zar |
CİDAY-CIDAĞI | Atın iki omuz arası |
CİDER | Geleneksel İspanyol içkisi |
CİFE-LASİ | Leş |
CİFİR | Bir fal türü |
CİFİR | Sayılar, harfler ve semboller kullanılarak açılan bir çeşit fal |
CİHANGİR | Dünyanın büyük bir kısmını eline geçiren |
CİHANNÜMA | Dünya haritası |
CİHANNÜMA | Her yanı görmeye elverişli, camlı çatı katı veya taraça, kule |
CİHAT | Din uğruna yapılan savaş |
CİHET-ÜL | Yön, taraf |
CİİRCİS | Mühür yapılan mum |
CİKLET | Sakız |
CİLAVUZ-ARİFİYE | Köy enstitüleri |
CİLAZ | Kamçının ucuna bağlanan kayış |
CİLBAN | Küçük taneli fasülye |
CİMBAKUKA | Çelimsiz ve biçimsiz kimse |
CİMCİME | Küçük ve tatlı bir tür karpuz |
CİMİN | Tatarcık |
CİN | Pamuklu, kalın kumaştan giysi veya pantalon |
CİNAS | Çok anlamlı bir kelimeye her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma |
CİNCİK | Cam parçası |
CİNGÖZ-EKE-FERMANLI | Kurnaz, açıkgöz |
CİNNET-CÜNUN | Delilik |
CİNS | Aralarında ortak özellikler olan varlıklar topluluğu |
CİPİ | Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse |
CİRE | Uşak ve hizmetçilere verilen yevmiye |
CİRİM | Hacim, oylum |
CİRİS | Sazan balığı |
CİRİT | At koşturup karşı takım oyuncularına değnek atarak topluca oynanan eski bir Türk oyunu |
CİRM | Oylum |
CİRRE | Devenin karnından çıkarıp çiğnediği geviş |
CİSİM | Maddenin biçim almış durumu |
CİSR | Ağaç köprü |
CİT | Pamuk basma |
CİVAN | Delikanlı |
CİVELEK | Canlı, neşeli ve sokulgan |
CİVELEK | Neşeli, hareketli, sokulgan |
CİVELEK | Sokulgan |
CİVELEK | Yeniçeri ocağına yeni girmiş delikanlı |
CİZ | Kuru direk |
CİZDAM | Kaçıp gitmek, sıvışmak |
CİZVİT | Bir Hıristiyan derneği |
CİZVİT | İsa Derneği denilen bir Hıristiyan derneğinin üyesi |
CİZVİT | Katolik mezhebini koruyup yaymak amacıyla kurulan Hıristiyan tarikatı |
CİZVİTLİK | 16.yüzyılda Fransa'da kurulmuş, koyu Katolik inançlarını sürdüren Hıristiyan tarikatı |
CİZYA | Müslüman olmayanlardan alınan vergi |
CİZYE | Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi |
CJTF-BMGG | Birleşik Müşterek Görev Gücü |
CL | Klor |
CL | Klor |
CLİFFORD ODETS | 1930'larda ABD'de meydana çıkan toplumsal başkaldırı tiyatrosunun önde gelen oyun yazarlarından |
CM | Kuriyum |
CM | Küriyum |
CN,RCH | Çin Halk Cumhuriyeti |
CNRS | Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi |
CNT | Ulusal İş Konfederasyonu |
CO | Kobalt |
CO | Kolombiya |
COB | Hem binek hem çeki hayvanı olarak kullanılan yarım kan at cinsi |
COCOM | Karşılıklı İhracat Kontrolları Koordinasyon Komitesi |
COGİTO | Varoluşu düşünceden çıkarsayan Descartes’çı akıl yürütme |
COLUMBİA | SOUTH CAROLİNA |
COLUMBUS | OHİO |
COMECON | Doğu Avrupa Ülkeleri Ekonomik Yardımlaşma Örgütü |
CONCEALER | Göz altı morluklarını, yüzdeki renk farklılıklarını, sivilce ve pürüzleri gizlemek için kapatıcı |
CONCORD | NEW HAMPSHİRE |
CONCUS | Gizleme, örtme, saklama tanrısı |
CONCUS | Gizlemek, örtmek ve saklamak tanrısı |
CONTA | Birbirinin üzerine kapanan iki kenar arasına, sızıntıyı önlemek için konulan lastik, kösele mantar veya benzeri maddeler |
CONTA | Genellikle kauçuk ve kurşundan yapılan ince parça |
COPİA | Server ve Bolluk tanrıçası |
COPLAN | Sarp dağlarla çevrili vadi |
COR | Kalp |
COR, KAVLIK | Fıtık |
CORK | Şişe mantarı |
CORUM | Balık akını |
CORUM | Uskumruların büyük balıklardan korkarak kıyıya sığınması durumu |
COSANOSTRA | Sicilya kökenli Newyork mafyasına verilen ad |
COUSCOUS | Kuzey Afrika’ ya özgü etli bulgur pilavı benzeri yemek |
COVA | Gökova körfezine verilen ad |
CÖNK | Bir yelkenli türü |
CÖNK | Büyük yelkenli gemi |
CÖNK | Saz şairlerinin şiirlerini derledikleri uzanlamasına açılan deri kaplı defter |
CR | Krom |
CR | Krom |
CRF | Fransız Kızılhaç Teşkilatı |
CS | Sezyum |
CS | Sezyum |
CSAGI | Uluslararası Jeofizik Yılı Özel Komitesi |
CSI | Bilgisayar Güvenliği Enstitüsü |
CTA | Chiago Ulaşım Sistemi |
CTEC | Microsoft Yetkili Teknik Eğitim Merkezleri |
CU | Bakır |
CUCİRAT | Bir Moğol boyunun adı |
CU-CUY | Akarsu, dere, çay |
CUD | Karagöz oyun tiplerinden Yahudi'ye verilen ad |
CUD | Orta Oyunu ve Karagöz’de Yahudi tiplemesine verilen ad |
CUG | Öküz boyunduruğu |
CUHALE-YURDU | İğne deliği |
CUL | Çaylak |
CULA | Karga yavrusu |
CULUK-GULUK-GULÜK | Hindi |
CUMBA | Yapıların üst katlarından ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon |
CUMHUR | Halk, topluluk |
CUMUDİYE | Aysberg |
CUMUDİYE | Buzul |
CUNA | Tülbent cinsinden bir bez |
CUNDA | Uç |
CUNTA | Bir ülkede yönetime el koyan kimselerden oluşan kurul |
CURA | aaaene ile çalınan iki ya da üç telli halk sazı |
CURA | İki veya üç telli tambura |
CURA | Yudum |
CURACA | Portakal likörü |
CURCUNA | Alaturka müzikte hızlı bir usul |
CURCUNA | Karışık durum |
CURE | Tuz veya baharla besinleri saklama yöntemi |
CURNATA | Bıldırcın sökünü |
CURVE | Bowling'de bir atış |
CÜCÜK | Civciv |
CÜCÜK | Kuş, tavuk yavrusu |
CÜCÜK | Soğan ve benzeri katmerli şeylerin iç kısmı |
CÜCÜK | Soğan, marul gibi katmerli bitkilerin en iç bölümü |
CÜCÜKLENMEK | Filizlenmek |
CÜDA | Yurt, baba ocağı gibi sevilen şeylerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan |
CÜDAM-AGIN-ÇOLPA-CUDAM-ARGIN | Beceriksiz, güçsüz |
CÜHELA | Cahiller |
CÜLÜNBAK | Diş gıcırtısı |
CÜLÜS | Şehzadenin hükümdar olarak tahta çıkması |
CÜMBÜŞ | Tambura benzeyen maden gövdeli bir saz türü |
CÜNUN | Cinnet, delirme, çıldırma |
cüretkar | Kendini bilmez |
CÜRUF | Maden posası |
CÜSAL | Tarla kuşu |
CÜVVET | Demir pası |
CÜZ | Kuran’ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri |
CÜZİ | Az miktarda |