E : İspanya
EA : Su tanrısı
ea : Sümer su tanrısı
EAA : Avrupa Silahlanma Ajansı
EAAA : Avrupa Reklam Ajansları Birliği
EAG : Avrupa Havacılık Grubu
EAKOS : Zeus ile peri kızı Egine’nin oğlu
EAM : İtalyan ve Alman işgaline karşı 1941’de kurulan Yunan direniş örgütü
EANNA : İnanna’nın Uruk’taki tapınağı
EAP : Avrupa Silah Politikası
EAPC : Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi
EAP-EAG : Avrupa Atom Birliği
EASD : Avrupa Diyanet Federasyonu
eb* : Baba
ebabil : Dağ kırlangıcı
ebabil : Dağkırlangıcı
ebat : Boyutlar
EB-ATA : Baba, Cet
EBAZİR : Yemeklere katılan baharatlar
EBBAL : Deve çobanı
EBCED : Arap alfabesinde, her harfin bir sayıyı gösterdiği sayı düzeni
EBCET : Arap alfabesinin her hangi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni
EBE : İplik eğirmeye yarayan araç
EBELİ : Yerelması
EBER : Afyon’da bir göl
EBER : İç Anadolu’da bir göl
eber : İç Anadolu’da göl
EBER : Orta Anadolu’da bir göl
EBEŞ : Alaca benekli, çilli hayvan
EBET : Sonsuzluk
EBHEKAN : Kuzu kulağı adı verilen ot
EBİB : İri taneli yağmur
EBİH : Yüzünden örtüyü kaldırmayan tesettürlü kadın
EBİSU : Balıkların ve balıkçıların tanrısı
EBLEH : Akılsız, budala
ebleh : Budala , sersem
EBOLA : Bulaşı bir virüs hastalığı
ebola : Virüs (Afrika kökenli)
EBONİT : Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttırılmış kauçuk
EBR : Bulut
EBRAK : Alaca renkli at
EBRAK : Taşlı, kumlu, balçıklı yer
EBRD : Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası
EBREHE-EBABİL-PALVANE : Dağ kırlangıcı da denilen küçük bir kuş
EBRİŞİM : Kalınca bükülmüş ipek
EBRO-JUCAR : İspanya Nehirleri
EBRU : Bir tür kağıt süslemeciliği
EBRU : Boyalı ve yapışkan suyun üzerine kapamak yoluyla kağıda yapılan bir çeşit dalgalı ve kareli süs
EBRU : Kaş
EBRULİ : Üzerinde değişik renkler bulunan
EBU : Avrupa Radyo Televizyon Kurumları Birliği
EBU : Avrupa Radyo Tv Birliği
EBU : Avrupa Yayın Birliği
Ebubekir : Dört halifenin İlki
EBUNA : Habeş piskoposlarına verilen ad
EBÜLYOSKOF : Kaynamaölçer
EBWA : Avrupa Şişelenmiş Su Birliği
ECE : Avrupa Ekonomik Topluluğu
ECE : İhtiyar kadın
ECECC : Ameriakn Ticaret Odaları Avrupa Konseyi
ECEME : Vahşi orman
ECEMİŞ : Bolkar dağları ile Ala dağlar kütlesini birbirinden ayıran tektonik çukur
ECEMM : Bacasız ev
ECENE : Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları alet
ECİL : Bir yerde birikip toplanmış su
ECİNNİ, yel : Cin
ECİR : Gündelikçi(esk.)
ECİR : Sevap
ECİR : Ücretle çalışan kimse
ECMA : Üstü açık ev
ECME : Sık ağaçlık yer
ECO : Ekonomik İşbirliği Örgütü
ECOWAS : Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu
ECR : Bir iş karşılığı verilen ücret(esk.)
ECRAM : Cansız şeyler
ECU : Avrupa Ekonomik Topluluğu Para Birimi
EDALI : Nazlı, işveli
EDAM : Bir tür peynir
EDAM : Kırmızı parafinle yapılan bir tür peynir
EDANİ : Aşağılık kimseler, alçaklar anlamında eski sözcük
EDANİ : Bayağı insanlar
EDAR-EDAM : Üzeri kırmızı, parafinle kaplı bir tür peynir
edat : İlgeç
EDAVAT : İş için gerekli malzeme
ede : Ağabey
EDE : Büyük erkek kardeş,ağabey
EDEBİ : Yazınsal
EDIG : Avrupa Savunma Sanayisi Grubu
edi : İcraat
EDİK : Kısa çizme
edik : Kısa çizme
EDİK-LAPÇIN : Tabanı meşinden olan mest
edim : Gerçekleşmiş iş
EDİNCİK : Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı bir belde
edip : Yazar
EDİP HARABİ-KEL ALİÇO : Kırkpınar pehlivanlığını 27 yıl elinde tutan ünlü güreşçi
EDİSKUNTA : Finlandiya parlamentosuna verilen isim
Edison : Ünlü ABD’li mucit
EDİTÖR : Basıcı, yayıncı
EDİZ-BÜLENT-ALİ : Yüksek, yüksek yer
EDJO : Asagı Mısır’ın sembolü ve koruyucusu olan Delta’daki yılan tanrı
EDNA : Basit, değersiz
EDNA : Çok aşağı, en alt düzeyde, çok alçak
EDNA : Pek az, çok aşağı
edo : Tokyo’nun eski adı
EDO : Tokyo’nun eski adı
EDU : Avrupa Demokratik Birliği
EDUSA : Küçük çocuklara beslenmeyi öğreten tanrıça
EDVAR : Alaturka müzik kurallarını inceleyen yapıt
EDVAR : Çağlar, devirler
EDVAR-DEVRAN : Devirler, çağlar, zamanlar
EDYAN : Dinler
EEG : Beyin dalgalarının ölçülmesi yöntemi
EEG : Beyin elektrosu
EEG : Beynin elektriksel faaliyetlerinin incelenmesi yöntemi
EETİON : Andromak’ın babası
EFAL : Fiiller, eylemler anlamında eski söz
EFE : Afrkalı’ların cüce pigmelere verdikleri ad
EFE : Batı Anadolu köy yiğidi
efe : Kabadayı
EFEKT : Film seslendirmelerinde, tiyatro oyunlarında hareketlere uygun seslerin özel bazı yöntemlerle çıkartılması işlemi
EFEKTİF : Banknot ve madeni para
EFELEK : Herkesin söylediğini yapan, iltifat meraklısı kimseye verilen ad
efelek* : Labada
efelek*,labada*… : Bir sebze
EFEMERA : Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklinde koleksiyonculuk
EFEMİNE : Kadınsı davranışları olan erkek
EFERVESAN : Köpürücü
EFHİALTES : Gaia ile Uranus’un oğlu olan bir dev
efi : Engerek yılanı
EFİJİ : Kâğıt veya madeni para üzerindeki kafa resmi
efiji : Madalyadaki insan resmi
EFİJİ : Maden yada kağıt para üzerindeki kafa resmi
EFİN : Ardıç kozalağı
EFİN : Zayıf fikirli ahmak kimse
EFLAKAN : Karadağdan Romanya’ya dek uç boylarda yaşayan çoğu İslavlaşmış köylüler
EFLATUN : Açık mor renk
EFOD : İbrani rahiplerinin dinsel törenlerde giydikleri giysi
EFRAT : Bireyler
EFRİZ : Yunan ve Roma yapılarında, taban kirişi ile çatı arasında kalan, üzeri kabartmalarla süslü bölüm
EFTA : Uluslararası Avrupa Serbest Mübadele Birliği
EFVAH : Yemeğe lezzet için konan baharat
EGALE : Rekoru ele geçirme.,skoru yenileme
EGE : Çocuğun bakımından sorumlu olan kimse
ege : Veli
egemen : Hakim, yargıç
EGEMEN : Hükümran
EGERİA : Roma’nn kurucusu doğum tanrıçası
EGİNA : Asopas ırmağı Tanrısının kızı
EGİSTHOS : Thyeste’nin oğlu
EGLOG : Çoban şiiri
EGLOG : Kır şiir
ego : Öz benlik
EGO-İD : İlkel benlik
EGYPİOS : Antheus ile Boulis’in oğlu
EGZİSTANSİYALİZM : Varoluşçuluk
EGZOGAMİ : Dış evlilik
EGZOTİZM : Yabancılık
EĞE : Kaburga kemiği
EĞEK : Sabanın elle tutulan ağaç bölümü
EĞİÇ : Yemiş koparırken dalları çekmeye ya da kovandan bal almaya yarayan araç
EĞİN : Beden, vücut
EĞİR : Arıların çıkardığı salgı
eğir : Hekimlikte kullanılan otsu bitki
EĞİRMEN : İğ
EĞİŞ : Maşa
EĞİTİM : Maarif
EĞLENMEK : Bir teknenin stop ederek veya çok ağır yol ile gideceği yere varması
EĞMÜR : Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri
EĞREK : Koyun ve keçilerin dinlendiği taş ağaç dipleri
EĞRİCE : Butların topak etinden yapılan bir tür pastırma
EĞSİRAN : Kazan ya da teknedeki hamuru kazımaya ve kesmeye yarayan bir çeşit araç
EH : Yarı memnunluk anlatan bir ünlem
EHF : Avrupa Hentbol Federasyonun simgesi
EHLİBEYT : Peygamberimizin hane halkı
EHLİVUKU-EHLİHİBREF : Bilirkişi
EHRAM : Mısır’da Firavunların piramit şeklindeki mezarları
EHRAM : Piramit
EHRİMAN : Zerdüştiler’de Şeytan
EHRİMEN : İran inanışında karanlık ve kötülük tanrısı
EHVA : Hevesler, istekler
EI,İRL : İrlanda
EİDOTHEA : Proteus’un oğlu
eire : İrlanda
EİRE : İrlanda’nın resmi adı
EİRENE : Barış sembolü, Horalar’dan biri
Eirene : Yun.barış tanr.
EİRENE : Yunan barış tanrıçası
EİSOPTROFOBİ : Aynalardan korkma
EK : İki borunun birleştiği yer
EK : İlave
EK : Zeyil
ek* : İlave
EKABA : Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta marangozlukta kullanılan ağaca verilen ad
EKABA : Yumuşak ve hafif, odunu doğramacılıkta kullanılan bir Afrika ağacı
ekabir,eşraf : İleri gelenler,zenginler
EKAL : Minimum
EKALİM : İklimler
EKALLİYET : Azınlık
EKAR : Bir dans figürü
EKAR : Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark
EKARTE : 19yy.başlarında Fransa’da ortaya çıkan ve iki kişiyle oynanan bir kağıt oyunu
EKASİRE : Acem hükümdarı
eke : Baş çoban
EKE : Açıkgöz, kurnaz, hin
eke : Başçoban
EKE : Büyük, yetişkin, yaşlı
EKECİK : Aksaray’da bir dağ
EKELE : Oburlar
ekenek : Ekim yapılan arazi
EKHEMOS : Aeropos’un oğlu
EKHETOS : Zalimliği ile ün salan Epir kralı
EKHİDNA : Gövdesi kadına, kuyruğu yılana benzeyen bir ejder
EKHİNUS : Antik Mimarlıkta, sütun başlıklarını oluşturan, yastık biçiminde dış bükey kesitli elemanlardan biri
EKHİON : Kadmos’un ektiği dragonun dişlerinden hortlayan beş adamdan biri
EKHO : Ormanlarda, dağlarda dolaşan yankı perisi
EKHO : Yankı perisi
EKİBİOGAMİ : Veba ve salgın hastalıkların tanrısı
EKİÇ : Peteklerden almaya yarayan küçük araç
EKİDE-BERK : Sağlam, kuvvetli
EKİL : Aşırı iştahlı
EKİMOZ : Tıp dilinde bere, morarma, çürük anlamında kullanılan söz
EKİN-HARS : Kültür
EKİNOKOK : Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit
EKİNOKOK : Köpeklerin bapırsaklarında yaşayan asalak kurtçuk
ekinokok : Tenya (Etobur bağırsaklarında yaşayan)
EKİNOKS : Gece ve gündüzün eşitliği
EKİNOKS : Gün gece eşitliği
EKİNOKS : Gün-gece eşitliği
EKİRİ : Japonya’da büyük çocukların yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık
EKİSTİK : İnsan yerleşimlerini inceleyen bilim dalı
EKİŞNUGAL : Ay tanrısı Nanna-Sin’in Ur’daki tapınağı
EKİT : Dikiz
EKKİ : Yayık tulumlarını, pişirmek ve korumak için kullanılan, çam kabuğundan yapılmış bir toz
EKLEKTİK : Seçmecilik yanlısı, seçmeci
EKLEKTİZM : Felsefede seçmecilik
EKLER : Bir çeşit pasta
EKLER : İçi kremalı, üzeri çikolata kaplı pasta.
EKLESİL : Üniversitelerde öğrencilerin ders seçme veya bırakma işlemi
EKLETİZM : Seçmecilik
EKLİL : Ağaç dalları ve çiçeklerle yapılan taç
EKLÜZ : Bir nehir veye kanal üzerinde suyu akıtmak veya kesmek için kullanılan kapak
EKO : Yankı
ekol : Okul
EKOLALİ : Başkasının yaptığı deyim ve davranışları anlamsız olarak yinelemek
EKOLALİ : Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması
EKOLALİ : Yankıca
EKOLOJİ : Canlıların aralarındaki bağlantıları ve ortamlarıyla olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalı
EKOLOJİ : Doğadaki canlıların birbiriyle ve çevreyle ilişkilerini inceleyen bilim dalı
EKOPRAKSİ : Yansıca
EKOSFER : Yeryüzü ekosistemlerinin tümü
EKOSİSTEM : Belli bir birim alan içinde yaşayan tüm canlıları, fiziksel çevreleri ile karşılıklı ilişkiyi içeren kavram
EKOSİSTEM : Bir çevredeki canlı ve cansızların tümü
EKOTON : Birbirine komşu olan orman ve çayır gibi farklı iki bitki taopluluğu arasındaki geçiş bölgesi
EKRU : Ham keten rengi
EKSARH : Bizans İmp. Afrika ve İtalya’daki valilerine verilen ad
EKSARH : Doğu Kilisesinde baş papaza verilen san
EKSEDRA : Yarım daire şeklinde, heykel koymaya ya da oturmaya yarayan yüksekçe mimari mekân elemanı
EKSEH-LENK : Aksak kimse
ekser : Büyük çivi
EKSER : Büyük demir çivi
EKS-ESE-EKSİ-EĞSİ-KÖSEĞİ : Ucu yanık odun
EKSİBE : Kumsal
EKSİN : Anyon
EKSOMİS : Antik Yunan ve Roma’da, zanaatçılar, köleler ve askerlerin giydiği, sağ omuzu açıkta bırakan bir tür iş giysisi
EKSPANSİYONİZM : Yayılımcılık
EKSPAS : Briçte, Atılan empasın tutmaması üzerine kozla çakmak
EKSPERTİZ : Bir arsaya veya yapıya değer biçme
EKSPORT : Dışsatım
EKSPOZİYON : Sergi
EKSPRESYON : Dışavurum
EKSPRESYONİZM : Figüratif resim sanatında, bireyselciliğin ve nihilizmin anlatımı olarak özellikle Almanya’da yaygınlaşmış bir akım
EKSTANSOMETRE : Cisimlerin deformasyonun ölçmekte kullanılan çok duyarlı bir alet
EKSTRA : Fazladan
EKSTRAFOR : Giysilerin etek, kol, yaka parçalarına, perdelerin ucuna geçirilen seyrek dokunmuş keten şerit
EKSTROVERSİYON : Dışa dönüklük
EKSTROVERTİ : Dışadönük
EKŞİKARA : Siyah sulu ve iri taneli üzüm
EKŞİMİK : Yağı alınmış sütten yapılan ve çökelek de denilen peynir
EKTAZİ : Genişleme
EKTEM : Çok gizli
EKTİ : Anası ölüp başka bir koyuna alıştırılan ya da elle beslenen koyun
ekti : Asalak
EKTİ : Başkalarının sırtından geçinen, asalak, tufeyli
EKTİ : Her yiyeceği canı çeken
EKTODERM : Derinin en dış tabakası
EKTODERM : Sinir sistemini, duyu organlarını oluşturan ve embriyonun dış yüzünü örten tabakaya verilen ad
EKTOKARDİ : Kalbin göğüsten dışarıda, vücudun dışında bulunması
EKTOMİ : Vücudun bir parçasının cerrahi bir müdahale ile alınması
EKTOPİ : Vücutta doğuştan organ eksikliği veya yer değişikliği
EKUL-HIRA-LA : Obur
EKUR : En kutsal alanı
EKÜMENİZM : Bütün Hıristiyan kiliselerinin birleştirilmesini amaçlayan hareket
EKZEMA : Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen cilt rahatsızlığı
el : Bir organ
el,ecnebi : Yabancı
ela : Göz rengi
ELA : Gözde sarıya çalan kestane rengi
ELAL : İsrail Hava Yolları
ELAN : Henüz, şu anda
elan : Şimdi,şu anda
ELANOR : Bir doğan türü
ELARA-EUROPA-ARİEL-LEDA : Jüpiter gezegeninin bir uydusu
ELAVAYİ : Beceriksiz kimse
ELBA-LIPAR-SARDUNYA-SİCİLYA : İtalya Adaları
ELBE : Çekoslavakya’da bir akarsu
Elbeyli/Polateli/Musabeyli : KİLİS
ELCİK : Bisiklet ve motosiklette dümenin elle tutulan kısımlarına geçirilen ve sentetik maddeden yapılan kaplama
ELÇİN : Demet
ELEA : Yunan felsefe okulu
ELEJİ : İçli, acıklı şiir
ELEJİ : Konusu çoğunlukla insanları yumuşatan ve keder veren küçük lirik şiir türü
ELEJİ : Ölen bir kişinin ardından yazılan şiir
ELEJİ-MERSİYE : Ağıt, içli şiir
ELEK : Kalıp ipeği
ELEKTRA : Agamemnon ile Klytaimestra’nın kızı
ELEKTROFOBİ : Elektrikten korkma
ELEKTROFOR : Küçük niceliklerde statik elektrik elde etmeye, çoğullamaya yarayan aygıt
ELEKTROLİZ : Bir elektrik akımı ile oluşan kimyasal bozunma işlemine verilen ad
ELEM : Acı, üzüntü
eleman : Öğe,unsur
ELEMGE : Çile durumundaki ipliği yumak yapmak için gerekli olan araç
ELEMİ : Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine
ELENİKA : Modern Yunanca
ELENTİ : Arpa, buğday ve benzerlerinin kalburdan geçirilmiş bölümü
ELERKİ : Demokrasi
ELEST : Tanrının insan ruhlarını yarattığı zaman
ELEŞMEK : Çarpmak
elevatör : Asansör
ELEVATÖR : Yük asansörü
ELEZER : Sadist
ELFİYE : Bin mısradan meydana gelen manzum eserler
ELGİN : Gurbette yaşayan
ELGİN : Yabancı, gurbette yaşayan
ELGİN : Yabancı, gurbette yaşayan, garip
ELİ : Ağrı Dağındaki bir yayla
ELİBÖĞRÜNDE : Ahşap yapılardaki çıkmaların altına çaprazlamasına konan dikdörtgen kesitli destek
ELİF-BE-TE-SE-HA-CİM-DAL-ZEL-RI-SAT-DAT-TI-ZI-AYIN-GAYIN-FE-KAF-KEF-LAM-MİM-NUN-VAV-HE-YE : Arap Alfabesi
ELİFİ : Bantlarla süslenmiş bir tür kumaş
ELİFİ : Beşparmak da denilen ve üzerine dikili çizgiler bulunan pamuklu bir kumaş
ELİFİ : Bir tür şalvar
ELİFİ : Kesimi şalvara benzeyen bir tür pantolon
ELİFİ : Pantolon biçiminde, kalça kısmı bol, paçaları dar erkek şalvarı
elik : Dağ keçisi
ELİK-YAĞMURCA : Dağ keçisi
ELİMA : Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü
ELİPS : Kapalı bir eğri
ELİS : Endymion’un kızı ile Poseidon’un oğlu
ELİTİST : Seçkinci
ELİTRA : Bazı böceklerin katı ve sert üst kanadı
eliza : AIDS saptama testi
ELİZA : Aids testi
ELLEÇALLA : Gökkuşağı
ELMA : Çok koyu gölge
ELMAS : Billurlaşmış arı karbon
ELMASİYE : Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte
ELMASİYE : Meyve suyu ve nişastayla yapılan bir çeşit tatlı
ELMUNDO : İspanya’da yayınlanan ünlü bir gazete
ELO : Satrançta bir değerlendirme ve klasman sistemi
elöpen : Kertenkele
ELÖPEN-KELA-HELEZ,KERTİŞ : Kertenkele
ELPENOR : Odysseus’un arkadaşlarından biri
ELTOPU : Hentbol
ELULE : Semiz, besili koyun
ELVAN : Alacalı
ELVAN : Renkler
ELVAN : Türlü renklerde olan
ELYAF : Lifler, teller
ELYSİON : Yeraltı cenneti
EM : Birleşik Arap Emirlikleri
em : İlaç
EM : İlaç, çare, deva
em : İlaç,merhem
EM : Şor Türkçesi’nde ev
EMA : Bağırsaklar
EMAN : Can ve mal güvenliği hakkında düşmana verilen söz
EMAN : Korkusuzluk
EMANET : Korunmak için bir yere bırakılan eşya
emanet* : İnam ,vedia
EMANETULLAH : Padişahların hükümet anlayışları bakımından yönetiminden sorumlu oldukları halk
EMARE-SEMTOM-NİŞANE : Belirti
EMAY : Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila
EMAYE : Mineli, sırlı
EMAYE : Üzeri emayla kaplanmışolan
EMBEL : Hayvanları sürmek için uzun ya da kısa bir değnek ucuna geçirilen başsız çivi, nodül
EMBRİYO : Yumurtanın döllenmesinden sonra, oluşan canlı taslağı
EMCEK : Meme
EME : Ev ihtiyaçları
EME-EMETİ-BİBİ-AMETE : Babanın kız kardeşi,hala
EMEK : Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü
EMEL : Gerçekleşmesi zamana bağlı istek
EMEN : Ağaç yada sebze dikmek için açılan çukur
EMEN : Bağ çubuğu ve sebze fidanı dikmek için açılan çukur
EMENDERE : Balıkesir’in Sındırgı ilçesi yakınlarındaki ünlü kaplıca
EMERİL : Beyaz mermerde bulunan sert kısım
EMET : Kütahya’da bir akarsu
EMETOFOBİ : Kusmaktan korkma
EMGAZ : Aşkar at
EMHAK : Donuk beyaz
EMİHE : Koyunlarda meydana gelen uyuzluk
EMİK : İnsan beyni
EMİL ZATOPEK : 1950’li yılların unutulmaz Çek atleti
EMİLGATÖR : Besinlere katılan ve onların kararlı emülsüyon haline gelmesini sağlayan katkı maddesi
EMİLİM : İşleyen belleğin içeriğinin, kesintisiz bir şekilde uzun süreli belleğe aktarılması
EMİLY BALCH : KİŞİ.I.Dünya Savaşı sırasında kadın hareketlerinin önderi olan, ABD’li ve 1946 Nobel Barış Ödülünün sahibi
EMİME : Demirci çekici
EMİN : Devlet görevindeki sorumlu kişiler
EMİN : Devlet görevlerindeki sorumlu kişilere verilen ad
EMİR : Bir cins üzüm
EMİRALİ : Kışa kadar saklanabilen sarı renkli bir üzüm çeşidi
EMİRALİ : Sarı renkli bir üzüm cinsi
EMİRNAME : Yazılı buyruk
EMİSYON : Devletçe para, senet ve tahvil çıkarma, piyasaya sürme
EMMEÇ : Aspiratör
emniyet* : Güvenlik
EMOSYANALİZM : Sanat ve edebiyat eserlerinde duyguya önem veren estetik anlayış
EMPAS : Briçte, bir eli üstün bir kağıtla almayıp daha aşağı bir kağıtla almaya verilen ad
EMPATİ : Bireyin kendini başkalarının yerine koyabilme yetisi
EMPER : Rulet oyununda 1-35 arasındaki tek sayılardan her biri
EMPERYALİZM : Bir ulusun başka bir ulusu siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması
EMPREZARYO : Bir sanatçının, belli bir yüzde karşılığında, çalışma izlencelerini ve anlaşmalarını düzenleyen kimse
EMPRİME : Değişik renkte boya kullanılarak, kumaş üzerine desen ve zemin basma işlemi
EMPUSA : Hekate’nin, insanları korkutmak için yarattığı bir canavar
EMRAZ : Hastalıklar(esk.)
EMRE : Sevgili, yar
emre* : Aşık
EMS : Dünkü gün
emsal : Örnek
EMSİLE : Arapça dilbilgisinde fiil çekim örneklerini içeren kitap
EMST ABBE : 1840-1905, Optik kuramına yenilikler getirmiş Alman fizikçi
EMŞEN : Kürk yapılan deri
emtia : Mallar
emtia*, meta* : Mal
EMTİA-MENAL : Mal, mallar
EMU : Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu
EMZİK : Sigara ağızlığı
EN : Bir tür çuha
EN : Hayvanlara vurulan damga
ENA : Kara yumuşakçası
ENA : Karından bacaklı bir kara yumuşakçası
ENAM : Yaratılmış bütün canlılar
ENANİYET : Bencillik
EN-ARAZET-VÜSAT : Genişlik
ENAYİ-KERİZ : Avanak
ENBİRE : Üstü toprak sıvalı damlarda sıva altına yerleştirilen talaş çalı çırpı
ENBİYA : Peygamberler
ENBUH : Duvarın yıkılıp dökülmesi
ENBÜR : Ateş veya ocağı karıştırmağa yarayan âlet
ENBÜRE : Dolap beygiri
ENCÜMEN : Komisyon, komite
ENDAVE : Sıvacı malası
ENDEMİK : Belirli bölgeye ait canlı türleri
ENDER : Harman yeri
ENDERUN : Devlet görevlilerini yetiştiren okul
ENDERUN : Sarayının iç teşkilâtı
ENDERUN : Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer
ENDİKASYON : Briçte, Bütün renklerin eşit dağılımı
ENDOGAMİ : İç evlenme
ENDOKARD : Kalbin içini örten bir sıra yassı epitel dokudan oluşan zar
ENDOKRİN : İç salgı
ENDOMORF : İnsanları beden yapılarına göre sınıflandırma sisteminde, vücut çizgileri yuvarlak olan insan tipi
ENDOSKOP : Vücut içi boşluklarını aydınlatmak ve görebilmek için kullanılan araç
ENDÜKSİYON : Tümevarım
ENDÜLJANS : Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma
ENDÜLÜJANS : Hıristiyanlıkta, kişileri para karşılığında günahtan arındırma işlemi
ENDYMİON : Ay ışığı Selene’nin aşık olduğu çok güzel bir delikanlı
ENE : Arapça da ben
ene : Arapça’ben’
ene : Arapça’da ben
ENEÇ : Sarmaşağa benzer yenilen bir çeşit ot
ENEG : Tarım Tanrısı
ENEK : Kısır hayvan
enek : Sermaye
ENEK : Yanağın alt kısmı
ENEMA : Kulak yıkama aracı
ENEME : Kısırlaştırma
ENEMEK : Hadım etmek
ENENÜK : İğdiş edilmiş hayvan
ENERGİA : İşlerlik
ENERJİ : Organizmanın etkin gücü
ENER-RAG : Dağ eteği
ENEZE-DEBİL-HIRA-LAGAR-TIFIL : Zayıf ve cılız
ENF : Burun
ENFARKTÜS : Atardamarın pıhtı ile tıkanması
ENFARKTÜS : Bir organda, bir atardamarın kan pıhtısı sonucu doku ölümü
enfomoloji : Böcek bilim
ENFRARUJ : Kızıl ötesi
ENFUSİ : Öznel
ENFÜANZA : Grip, paçavra hastalığı
ENGER : Çengel sakızı
engerek : Başı üç köşe zehirli yılan
ENGÜRÜ : Ankara’nın eski adlarından biri
ENGÜŞTANE : Dikiş yüksüğü
ENİGMA : Bulmaca anlamında kullanılan bir sözcük
ENİGMATOLOJİ : Bulmaca bilim
ENİK : Kedi ve köpek yavrusu
ENİKONU : İyiden iyiye
ENİN-NALE : İnleme, inilti
enir : Bir tür yabanmersini
ENİR : Çirkin huy
enir : Yabani mersin
ENİS-İHVAN : Dost, yakın arkadaş
ENİŞE : Dalkavuk, yaltakçı
ENKAUSTİK : Antik resim sanatında, boyanın ısıtılıp kuru bie zemin üzerine uygulanması ile elde edilen bir resim tekniği
ENKİ : Bilgelik, deniz ve ırmak tanrısı
ENKİ : Toprak tanrısı
ENKİDU : Kahraman Gılgamış’ın sadık hizmetkarı ve yoldaşı
ENKİMDU : İnanna için çoban Dumuzi’ye rakip olan çiftçi
ENLEME : Mantar türü
ENLİL : Yeryüzü tanrısı
ENMELE : Parmak ucu
ENNADAİ : Kuzey Amerika Kıtasında, kuzeybatı topraklarında bir göl
ENOLA GAY : Japonya’ya atom bombası atan uçak
ENOLOJİ : Şarapları inceleyen bilim dalı
ENSAR : Hazreti Muhammed’e yardım eden ve İslamiyet’in yayılmasına hizmet eden kimseler
ENSAR : Hz. Muhammad’in Mekke’den Medine’ye göçü sırasında kendisine yardımcı olan müslümanlar
ENSERİ : Çivi
ENSER-MIH : Büyük çivi
ENŞAG : Dilmun’un koruyucu tanrısı
ENTARİ : Tek parçalı kadın giyeceği
ENTEGRASYON : Bütünleşme,birleşme
ENTELİJANSİYA : Bir ülkede aydınların tümüne verilen ad
ENTERİYÖR : Bina içini gösteren resimler
ENTERTİP : Satır dizen dizgi makinesi
ENTERTYPE : Kurşuna dayalı dizgi sisteminde som (tek) satırlar dizen mekanik dizgi makinası
ENTİMİZM : İçtencilik
ENTİMİZM : Yirminci asır başlarında ev içi sahneleri canlandıran, ev yaşamını konu alan resim tarzına verilen ad
ENTOMOFOBİ : Böceklerden korkma
ENTOMOLOJİ : Böcekbilim
ENTOMOLOJİ : Böcekleri inceleyen bilim dalı
ENTONASYON : Cümlede heceler, kelimeler ve daha büyük anlamlı gruplar üzerindeki seslerin alçalıp yükselmesi
ENTÜİSYONİZM : Bilginin sezgiyle elde edilebilceğini öne süren görüş
ENVA : Çeşitler
ENVAZYON-TAAMMÜM : Yayılma
ENVESTİSMAN-PLASMAN : Yatırım
ENYALİOS : Savaş Tanrısı Ares’in adlarından biri
ENYO : Ares’in en sadık arkadaşlarından biri
ENZELİ : Kars, Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu
ENZİM : Hücre içinde üretilen ve bütün hayat olaylarını başlatan, hızlandıran, protein yapısındaki katalizörler
EOLİA : Eolos’un oturduğu ada
EOLİA : Rüzgarların bekçisi Eolos’un oturduğu ada
EOLİT : İlk insanlar tarafından yapıldığı sanılan en eski aletlere verilen ad
EOLO-EOLOS : Rüzgarların bekçisi
EOSEN : Üçüncü jeolojik çağın, memelilerin oluştuğu dönemi
EOSİNOFİL-LENFOSİT-NÜTROFİL : Akyuvar türleri
EPA : Avrupa Prodüktivite Örgütü
EPANYÖL : Av ya da süs köpeği olan, uzun ve yumuşak tüylü bir köpek türü
epe : Eskrimde bir dal
EPEİOS : Panopeus’un oğlu
EPEY : Oldukça, hayli
EPİDAUROS : Asklepios’un en meşhur tapınağının bulunduğu yer
EPİDEMİ : Salgın hastalık
epidemi : Salgın hastalık
EPİFİT : Başka bir bitkinin üzerinde üreyen, ancak asalak olmayan bir bitki
EPİFİT : Üst bitken
EPİFİZ : Uzun kemiklerin iki ucundaki şişkin kısım
EPİFONEM : Bir sözlü ya da yazılı eserde anlatılanların hikmetli bir sözle son bulması
EPİGASTR : Üst karın
EPİGEİK : Toprak üzerinde gelişen
EPİGENEZ : Sıralıoluş
EPİGRAFİ : Kitabeler bilimi
EPİGRAFİ : Yazıtbilim
EPİGRAFİ : Yazıtlar ile her türlü yazılı belgeyi inceleyen, yorumlayan ve sınıflandıran bilim dalı
EPİGRAFİ : Yazıtları inceleyen bilim
EPİGRAM : Romalılar’da çok kısa hiciv manzumesi
EPİK : Destansı
epik* : Sanat, hüner
EPİKASTE : Odyssei’da İokaste’nin adı
EPİKEREM : Mantıkta önerilerinin biri veya her ikisi kanıtıyla ileri sürülen tasım
epilepsi : Sara hastalığı
EPİLEPSİ-TUTARIK-YİLBİK : Sara hastalığı
EPİLOG : Son deyiş
EPİMELİDES : Sürüleri bekleyen peri kızlarına verilen isim
EPİMETHEUS : Prometheus’un kardeşi
EPİNAOS : Antik Yunan Tapınağında hazinenin saklandığı, brons parmaklıklarla, en arkadaki bölüm
EPİNAOS : Antik Yunan tapınağında, genellikle hazinenin saklandığı, bronz parmaklıklarla kapatılmış, en arkadaki bölüm
EPİNET : Klavsene benzer, telli, mızraplı, tuşlu bir çalgı
EPİONE : Asklepois’in karısı
EPİROS : Ekhion’un kızı
EPİSTAKSİS : Burun kanaması
EPİSTAKSİYOFOBİ : Burun kanamasından korkma
EPİSTEMOLOJİ : İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliliğini inceleyen bilim
EPİTEL : Organ ve vücüt yüzeylerini örten doku tabakası
EPİTEL : Tek veya çok hücreden oluşan,vücudun bütün dış ve iç yüzeylerini kaplayan doku
EPİTEL : Vücut dış yüzeyini, organların iç yüzeyini örten hayvansal doku
EPİTOME : Bir kitabın kısaltılmış biçimi ve özellikle kısa tarih kitabı
EPİZOD : Bir öyküde, şiirde asıl olaya karışan ikincil olay
EPİZOD : Bir şiirde, hikayede, romanda ana konuya bağlı ikinci derecede olay, ek
EPİZOT : Bir roman veya öyküde ikinci derecede bir olay
EPİZOT : Hikaye, roman veya şiirde ana konuya bağlı ikinci derecede olay
EPİZOT : Oluntu
EPOPE-DASİTAN : Destan
EPRİK : Çamaşırın az kirli ve köpüklü son suyu
EPRİMEK : Bozulmak, ekşiyip çürümek
ER : Koca
ER : Erbiyum
ER : Erbiyum
er : Erken
er : Yiğit
er* : Asker , sü
era : Otlar
ERA : Otlar, otlak
ERA : Tarihsel çağ
ERACİZ : Mısraları kafiyeli, kısa vezinli şiirler, kasideler
ERADİKASYON : Yok etme, kökünü kurutma
ERAM-EJDER : Büyük yılan
eramil : Dul kadınlar
Erasmus : Deliliğe Övgü’nün yazarı
erat : Erler
erat*, asakir* : Askerler
erat*,askerler* : Asakir
ERATO : Dokuz ilham perisinden biri
ERATO : Dünyanın bütün denizlerine yayılmış bir yumuşakça cinsi
ERBAİN : Hicri takvimde 22 Aralık 31 Ocak arası.Kırk günlük kış dönemi
ERBAİN : Hicri takvimde 22 aralıktan 31 ocağa dek süren 40 günlük kış dönemi
erbain : Hicri takvimde 22 aralıktan sonra 40gün kış
ERBAŞ : İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker
ERC : Gergedan
ERD : Un
ERDA-EREDA-BİRDE-EVRENG : Ağaç kurdu
ERDEM : İnsanın ruhi olgunluğu
ERDİŞİ : Yumurta ve spermin aynı balıkta bulunması
erdişi, erselik : Hünsa
EREBOS : Öbür dünyanın en karanlık bölümü
EREBUS : Antartika Ross adasında bir yanardağ
EREBUS : Gece kelebeğinin büyük bir türü
EREBUS : Tropikal Amr.da yaşayan, eflatunla karışık gri ve esmer renkte, büyük gece kelebeği cinsi
EREK : Amaç, gaye
EREK : Menzil, amaç
EREKHTOUS : Atina’nın ünlü kahramanı
EREMİK : Kısır, hiç doğurmamış insan veya hayvan
EREMOFOBİ : Yalnızlık korkusu
EREM-ZAR : Kadınların giydikleri çarşaf
ERENDİZ : Jüpiter.Müşteri yıldızı
ERENDİZ : Müşteri yıldızı
EREPSİN : Proteinlere etki eden ince bağırsak özsularında bulunan enzim
ERES : Buğdayın içinde bulunan bir çeşit ot
ERETNA : 14.yy.da Orta Anadolu’da kurulmuş Türk beyliği
EREZ : Acıbadem ağacı
ERGANUN : Org
ERG-EKSİBE : Kum yığını
ERGEN : Bayan elbisesi
ERGENE : Maden yeri
ERGENE : Meyilli yer, tepe
ERGİNOS : Beotia bölgesinde Orkhomenos Kralı
ERGONOMİ : İnsanın, makinenin veya çevrenin bir arada uyumlu ve verimli çalışmasını inceleyen bilim dalı
ERGONOMİ : İş bilimi
ERGUN : Hızlı giden at
ERGUN-HALİM : Yumuşak huylu insan
erica : Bamya ile yapılan bir Arap yemeği
ERİDU : Koruyucu tanrısı
ERİE : Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri
ERİGONE : Atina’lı, İkaros’un kızı.Dionysos’un sevgilisi
erika : Süpürge otu
erika : Süpürgeotu
erika : Taht
ERİKLİ : Sivas’ın Divriği ilçesinde bulunan ve karaciğer hastalıklarına iyi gelen içmeler
ERİN : Döl verme yetkinliğine eren, baliğ
ERİNCEK-KEHEL : Tembel ve uyuşuk
ERİNCİK : Üşengeç
ERİNONA : Namus ve temizliği ile ün salmış Kıbrıslı bir kız
ERİPHYLE : Argos Kralı Talaos’un kızı ve Adraste’nin kızkardeşi
ERİS : Nifak, anlaşmazlık sembolü
ERİŞ : Satıldıktan sonra kusuru ve noksanları belli olan malın, kıymetinden bunun için indirilen miktar
ERİTEM : Deri döküntüsü
ERİTROFOBİ : Yüz kızarmasından duyulan korku
ERİTROSİT : Alyuvarlar
eritroz : Gençlerde gör.utanma kırmızılığı
ERİTROZ : Utanmadan dolayı meydana gelen kızgınlık
ERK : Bir işi yapabilme gücü
erk : Güç ,kudret
erk : Güç,kudret
ERKAN : General veya amiral aşamasındaki askerler
ERKE : Misvak ağacı
ERKİ : Misvak
ERKİN : Hiçbir koşula bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen
ERLANG : Şeytani ruhları def eden ve kötü büyüleri bozan koruyucu tanrı
ERMEDA : Ateş külü
ERMİN : Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as
ERMİTAJ : Rusya’nın St. Petersburg kentinde 1764 yılında kurulmuş ünlü saray müzesi
ERNİS : 1947 yılında Van’da kurulan Köy Enstitüsü
ERNST RUSKA : 1933’te elektron mikroskopunu Max Kroll ile birlikte icad eden, Alman Bilim Adamı
Eros;ateş : Mitoloji aşkT
EROTLAR : Eros’un mucizeleriyle meydana gelen sevgi Tanrıları
EROTOFOBİ : Cinsellik korkusu
EROTOMAN-EROTOMANİ : Aşk hastası
EROZYON : Toprak Aşınması
ERÖR : Hatalı pul
ERÖR : Pulculukta hatalı basılmış pul
ERSUSA : Kavuk
ERSÜN : Küçük kömür küreği
ERTAN : Güneşin doğuş zamanı
ERTEN : Şafak
ERTİM : Peçenekler’in üç asıl boyundan biri
ERVAD : Zerdüştiler’de din adamı
ERVAH : Ruhlar(Esk.)
ERYİK : İçinde katı bir madde erimiş bulunan sıvı
ERYKS : Aphrodite ile Poseidon’un oğlu
ERYTHARİ : İzmir’in Çeşme ilçesinin eski adı
ERYTOS : Güzel kız İole’nin babası
ERZAK : Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı
es : Bilinç
ES : Bilinç, şuur
ES : Einsteiniyum
ES : Einsteinyum
es : Notada durak
ESA : Avrupa Uzay Ajansı
ESAME : Yeniçerililerin kayıtlı oldukları kütük defter
ESAME- ESAMİ-ESMA : İsimler
ESAMİLER : Ana kütük defterine adı ve ücreti yazılmış yeniçeriler ve diğer hizmetlilere verilen ad
ESANİD : Hz. Muhammed’in Hadislerinin kimler tarafından söylendiğinin sıralanması
ESANS : Kokulu ve ucucu sıvı
esaret : Tutsaklık
ESATİR : Mitoloji
ESATİR : Söylencebilim
ESB : At, beygir
ESE : Deneme
ESE : Fırın temizliğinde kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık
ESE : Fırınları temizlemekte kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık
esed : Eski dilde aslan
ESEDİ : Üzerinde aslan resmi bulunan Osmanlı parası
ESEDİ : Üzerinde aslan resmi bulunan para
ESEF : Acınma, yerinme
ESELE : Uzun süngü
ESEME : Mantık
ESENYAYLA-ALİCAN : Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı
ESERMEK : Bakmak, beslemek, yetiştirmek
ESHAM : Borç alınan bir paranın belirli zamanlarda ödeneceğini gösteren senetler
ESHAM : Hisse senedi
ESİ : Mısır kraliçesi
ESİK : Yer kırığı, fay
ESİK-AKAT-ÇÖKE-ÇÖKEK : Çukur yer
ESİN : İlham
ESİNTİ : Belli belirsiz hissedilen hafif yel
ESİNTİ : Hafif yel
ESKALATÖR : Yürüyen merdiven
ESKALOP : İnce dövülmüş tavuk eti veya dana eti
eski : Yıpranmış
eski dil lise* : İdadi
Eskimolar : Kuzey kutbu halkı
ESKİS : Bir tasarımın ön taslağı
ESKİV : Bolsta, sağa sola eğilerek yapılan savunma
ESKİYAPAR : Çorum’un Alaca ilçesinde ünlü bir höyük
ESKİZ : Taslak
eskort : Koruma birliği
ESKORT : Refakat muhribi
ESKRİM : Kılıçla yapılan spor
ESKULAPE : Sağlık Tanrısı
ESL : Hasır out
ESLEK : Başkasının buyruk ve dileklerini yerine getiren, söz tutan
ESLEK : İtaat eden
ESLO-ESRO : Avrupa Uzay Araştırmaları örgütü
ESNAN : Askerlik çağı
ESNEK : Atların burnuna takılan halka
ESNEK : Hayvanların ısırmaması için burnuna takılan demir halka
espadril : Hafif bir ayakkabı
espadril* : Hafif ayakkabı
ESPARİL : Yazlık keten ayakkabı
ESPAS : Basımcılıkta harfler arasında bırakılan boşluk
ESPAS : Harflerin yanyana getirilmesiyle meydana gelen kelimelerin aralarına konulan harflerden daha kısa olan metal parçalar
ESPAS : Kompozisyon elemanları içinde bırakılması gereken anlamlı boşluklar
espas : Satır açıklığı
ESPAS : Satır aralığı
ESPERANTO : Bütün dünyanın aynı dili konuşmasını amaçlayarak oluşturulan, öğrenilmesi basit olan yapay dil
ESPERİ : Delice doğan
ESPERİ-ÇAVLI : Ava alıştırılamayan bir tür doğan
ESRAK-ESPAS : Aralık, boşluk
ESRE : Arap alfabesinde, bir harfin kısa ve kapaklı okunacağını belirten işaret
ESRİMEK : Sarhoş olmak
ESROM : Bir tür Danimarka peyniri
ESTAMP : metal, tahta, vs. üzerine kazıldıktan sonra basılan resim
ESTER : Bir karboksilli asidin bir alkol ya da bir fenole etkimesi sonucu su kaybıyla oluşan bileşik
ESTER : Katır
ESTET : Güzeli en üstün, en yüce değer sayan kişi
ESTETİZM : Sanatları ve şiiri ilkel biçimlerine götürmek amacını güden sanat ve edebiyat çığırı
ESTOMP : Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya deri
ESTRÜMANTALİZM : Aletçilik
ESUK : Deli koyun
eş : Hayat arkadaşı
eş : Hayat arkadaşı
EŞAL : Kuyruğu beyaz olan at
EŞAPE : Dans adımı
EŞAR : Şiirler
EŞAS : Yerden belirli bir yükseklikte yürümeyi sağlayan tahta ayaklık
eşek : Merkep
EŞEKOTU : Kayışkıran
EŞELEK : Bazı meyvelerin yenmeyen iç kısımları
eşelek : Meyvelerin yenmeyen iç bölümü
EŞEN : Akdeniz Bölgesinin batı kesiminde bir akarsu
EŞEY : Cinsiyet
EŞHAS : Tiyatro veya roman kahramanları
eşik : Seki
EŞİK : Telli çalgılarda telleri yüksekte tutan köprücük
EŞİT : Müsavi
eşit : Müsavi
EŞKEL : Beyaz koyun
EŞKENAZ : Almanya ve Fransa’dan Doğu Avrupaya göç eden Museviler’e verilen ad
EŞKİL : Yaban soğanı
EŞKİN : Atın bir tür hızlı yürüyüşü
EŞM : Zerdüştiler’de öfke ve şiddet cini
EŞNE : Ağaç yosunu
et : Br gıda maddesi
ET : Meyvelerde çekirdekle kabuk arasında bölüm
ETA : Derebeylik Japonyası’nda toplumun alt kesimi
eta : Yunanca’da bir harf
ETAJENERO : Fransa’da ihtilalin ilk meclisi(1789-1793)
ETAJER : Kapaksız ve rafları olan taşınabilir dolap
etajer : Raflı dolap
ETAJER : Rafli, kapaksız taşınır dolap
ETALON : Ağırlık ve uzunluk ölçüleri için kabul edilmiş yasal model
etalon : Yasal ölçü örneği
ETAMİN : Seyrek dokunmuş delikli bir kumaş
etamin, atlas, FLANEL, abani : Bir tür kumaş
etan : Bir gaz
ETAN : Doğalgazın ikinci önemli bileşeni olan hidrokarbon
ETANA : Bir Mezopotamya destanı
ETATİZM : Devletçilik
ETENE : Meşime, son
ETERNİT : Asbestli çimentodan yapılan bir çatı kaplama gereci
ETERNİT : Kötü hava koşullarına dayanıklı ısı iletkenliği düşük, yanmayan hafif yapı gereci
ETH : Zürih Teknik Üniversitesi
eti : Hitit
eti ,aka ,Hitit… : Eski bir uygarlık
ETİK : Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü
ETİKET : Fiyat yaftası
ETİKET : Fiyatyaftası
ETİME : Ateş yakacak yer
ETİMOLOJİ : Kökenbilim
ETİN : Gök gürültüsü
ETİYOLOJİ : Hastalıkların nedenini araştıran bilim
ETİYOLOJİ : Nedenbilim
ETKEN : Faktör
ETKİ : Büyü
etkin, dinamik : Canlı
etna : İtalya’da bir yanardağ
ETNA-STROMBOLİ-VEZÜV : İtalya’daki yanardağlar
ETNOLOJİ : Budunbilim
ETNOLOJİ : İnsanların ırklara ayrılışını, yeryüzüne yayılışını, aralarındaki niteliklerini inceleyen bilim
ETOEKLES : Oidipus ile İokaste’nin oğlu
ETOL : Genellikle kürkten yapılmış omuz atkısı
ETOL : Uzun omuz atkısı
ETOLOJİ : Canlıların davranışlarını inceleyen bilim dalı
ETON : İngilterede kolejiyle ünlü kasaba
ETOS : Bir topluluğun kendisine özgü kişiliği
ETOS : Bir toplumun kendine özgü kişiliği
ETRAF : Çevre
ETRAK : Türkler anlamında eski sözcük
ETTAR : Kasnakçı
ETTUN : Hamam külhanı
ETUC : Avrupa İşçi Konfederasyonu
ETUDE : Çalışma, egzersiz parçası
ETÜV : Mikropların üretilmesinde uygun sıcaklığı sağlayan kapalı aygıt
ETÜV : Türlü eşyaları kurutmakta ya da temizlemekte kullanılan aygıt
ETÜV : Yiyecekleri, nesneleri yüksek ısıyla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanılan kapalı aygıt
ETYARAN : Dolama
ETYARAN : Parmak çıbanı
EU : Europiyum
EU : Europyum
EU : Yuropyum
EUBOİA : Egriboz adası
EUKHENOR : Korinth’li kahin Polydos’un oğlu
EUMAİOS : Odysseus’un sadık çobanı
EUMOLPOS : Eleusis gizlerinin kurucusu
EUMOLPOS : Poseidon ile Khione’in oğlu
EUNEOS : İason ile Hypsiplye’nin oğlu
EUNİKE : Bir deniz perisi
EUNOMİA : Letâfet perilerinin annesi
EUNOMOS : Arkhiteles’in oğlu
EUPHROSYNE : Zeus ile Okeanos’un kızı
EURATEX : Avrupa Hazır Giyim Federasyonu
EURATOM : Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu
EUREKA : Avrupa Bilimsel Araştırma Birliği
EURİMAGES : Avrupa Sinema ve Müzik Eserleri Destekleme Fonu
EURO : Avrupa Birliğine üye ülkelerin ortak para birimi
EUROPA : Finike Kralı Agenar ile Telephassa’nın kızı
EUROPA-CARME : Jubiter gezegenin uydularından biri
EUROS : Güneybatı rüzgarı
EURYBİE : Astraeos’un anası
EURYDİKE : Orpheus’un karısı
EURYKLEİA : Odysseus’un süt annesi
EURYLOKOS : Odysseus’un arkadaşı ve kızkardeşinin kocası
EURYMAKOS : Odysseus’un karısına göz koyanlardan biri
EURYMEDA : Oeanos ile Althea’nın kızı
EURYMEDON : Prometheus’un babası
EURYNOME : Okenos ile Tethys’in kızı
EURYNOMOS : Yeraltı Tanrılarından biri
EURYTOS : Herakles’e yay bükmesini öğreten ünlü bir Kral
EUTHYMOS : Temesa şehrini kurtaran ünlü bir kahraman
EUTYGANİA : Oidipus’un karısı
ev : Konut
ev : Konut
EV : Meridyenle ufkun yaptığı açının üçte biri
EVADNE : Poseidon ile Pitane’nin kızı
EVANDROS : Sarpedon’un oğlu, Lykia’lı bir yiğit
EVAR-EVARE : İmaret
EVBAŞ : Mahalle çapkını
EVCARA-TAHİR : Türk Sanat Müziğinde bir makam
EVCİK : Bazı çiçeklerde tohumların saklı bulunduğu oyuklar
EVCÜMAN : Erginlik çağındaki genç
EVDA : Yaban faresi
EVELEM : Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru
EVELİK : Labada, efelek
EVERE : Dört yaşına kadar olan deve
EVERE : İki yaşına girmiş manda
EVERE : Üç veya dört yaşına kadar olan dişi manda
EVGİN : Öncelikle yapılması gereken, öncelikli
EVİÇ : Alaturka müzikte bir bileşik makam
EVİN : Buğday tanesinin olgunlaşmış içi
EVİN-NÜVE-LÜP : Bir şeyin içindeki öz, lup
EVİRGEN : İşini bilen, ölçülü ve hesaplı iş gören
EVİRGEN-MAHİR : Becerikli, usta, iş bilen
EVİTA : Arjantin’in Eva Peron’unu konu alan müzik
EVİYE : Bulaşık yıkanan musluk teknesi
EVİYE : Mutfakta bulaşık teknesi
EVK : Avrupa İnsan Haklarını Koruma Örgütü
EVK : Avrupa’nın Haklarını Koruma Örgütü
EVKES : Pinti ve soysuz kişi
EVLA : Daha iyi
EVLA : Daha iyi, yeğ
EVLADIFATİHAN : Anadolu’dan getirilerek buraya yerleştirilenlere ve bunlardan oluşturulan askeri örgüte verilen ad
EVLEK : Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü
EVLEK : Kanal, ark, su yolu
EVLEK : Tarlanın, tahum ekmek için saban iziyle bölünen bölümlerinden her biri
EVN : Heybenin bir gözü
EVRAN : Baht
EVRAT : Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan dinsel dualar ve Kuran ayetleri
EVRENCEN : Kadın bileziği
EVS : Bahşiş vermek
EVSAF : Vasıflar, nitelikler
EVSECEK : Tahıl tepsisi
EVSECEK : Tahılın taşlarını ayıklamakta kullanılan budaksız ağaçtan yapılmış az kenarlı tepsi
EVSİN : Avlanırken avcıların hayvanlardan gizlendiği yer
EY : Ağaç dalı yaşken halka haline getirilip biçilen ekin
EYEF : Kağnı ya da saban oklarını boyunduruğa bağlayan halka biçiminde bükülmüş ağaç
EYEF : Ormancılıkta, arabaya yüklenen odunun gerdirme işine verilen ad
EYEF : Sap, ot, çalı bağlamlarını denk yapmak için kullanılan ağaçtan yapılmış araç
eyer : At oturmalığı
EYER-BİNİM : Semer, oturmalık
EYERCİK : Üstünden geçen bir kolonla tutturulan ve koşum takımının hayvanın üstünden kaymasını önleyen koşum yastığı
EYN : Yaman
EYNAL : Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca
EYP : Yunanistan Milli İstihbarat Teşkilatı
EYRE : Avustralya’nın güneyinde bir tuz gölü
EYSAR : Çadır eteğini kazığa bağlamakta kullanılan kısa ipler
EYTİŞİM : Diyalektik
EYVAN : Bir yanı açık üç duvarlı kemer
EYYAMIBAHUR : Ağustos ayının ilk haftasına denk gelen yazın en sıcak günlerine verilen ad
eza* : Sıkıntı verme, üzme
EZB : Anasından yeni doğmuş hayvan
EZELİ : Öncesiz
EZGİ : Melodi
EZGİL : Bir cins, küçük taneli muşmula
EZGİL : Bir çeşit küçük muşmula
EZHER : Vahşi sığır
EZİK : Bere, çürük
EZİN : Kefil
EZİNÇ : Azap
EZİNÇ : Şiddetli acı ve sıkıntı
EZİNE : Çanakkale’de bir ova
EZKAZA : Kaza ile, rastgele
EZOTERİK : Yetenekli ya da elit bir grubun anlayacağı, salt hevesli olanlara bir şey söylemeyen öğreti ve yazılar
EZRA : Çok konuşma