Bilginin Adresi

Yararlı Bilgiler

Bulmaca Sözlüğü – M / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı

M : Romen rakamında bin
M.Sinan, : Ünlü mimarımız
MA : Malezya
MA : Masiruyum
ma, ab : Eski dilde su
MA, M …b.Rabat : Fas
MAADA : Başka, fazla
MAAN : Ürdün’de bir il
MAAN-MA : Birlikte(esk.)
MAAR : Düşük sıcaklıklı bir yanardağ patlaması sonucunda ortaya çıkan küçük krater
MAAR : Patlak çukur
MAASTRICH : Avrupanın birleşmesini öngören bir anlaşma
MAAT : Adalet tanrıçası
MAAT : Gerçek ve hukukun tanrıçası
MAAZ : Sığınacak yer
MAAZ : Sığınma
MABAT : Gazetecelik.Devam sayfası, arka sayfa
MABET : Tapınak
MABEYAN : Konaklarda, harem ile selamlık arasındaki daire
MABEYİN : Padişah sarayında harem dairesi ile dış daireleri arasındaki bölüm
MABLAK : Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan, uzun saplı ve yayvan uçlu tahta kepçe
MABLAK : Hamur, merhem, boya gibi şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak için kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan araç
MACAYA : Haiti’de bir dağ
MACAYA : Haiti’de bir yanardağ
MAÇA : Keserde çivi çıkarmaya yarayan delik
MAÇA : Maden ya da ergimiş durumdaki döküm maddesine dayanıklı başka bir maddeden yapılmış dolgu kalıp
MAÇO : Taş çekici, balyoz
MAÇUNA : Buharla çalışan ağırlık kaldırma marinası
MAÇUNA : İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası
MADA : Beyşehir gölünde bir ada
MADALYON : Gazetecilik.Çerçeveli küçük yazı
MADARA : Bayağı kötü
MADARA : Kötü, bayağı ve aşağı seviyede
MADARA : Kötü, sevimsiz
MADERİ : Annelik
MADIMAK : İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak yeşil yapraklı, yenilebilen bir kır bitkisi
MADİK : Aldatma, hile
MADİK : Miskete, fiske vurarak oynanan zıpzıp oyunu
MADİSON : WİSCONSİN
madlen : Bir tür çikolata
MADONNA : Hıristiyan sanatında,Meryem Ana ile çocuk İsa’yı gösteren heykel veya resim
MADRABA : At yarışları ve konkurhipiklerde, binicilere verilen nizami kiloyu tamamlamak için kullanılan, kurşun levha
MADRABAZ : Hayvan, balık, sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirterek toptan satan kimse
MADRAN : Aydın ilinde bir baraj
MADRİARKAL : Ana erkil
MADRİARKAL : Anaerkil
MADRİGAL : Çalgısız olarak, çeşitli perdelerde, bir kaç sesle söylenen şarkı
MADU : Sayılmış
MADUN : Ast
MADUN : Birinin buyruğu altında olan görevli, ast
MAESTOSO : Bir parçanın görkemli ve ağır bir tempoyla çalınacağını anlatır
MAESTRO : Orkestra şefi
MAFİŞ : Bir çeşit yumurtalı ve hafif hamur tatlısı
MAFİŞ : Hafif bir hamur tatlısı
MAFSAL : Birbirine bağlanmış parçaların her yönde dönmesini sağlayan bağlantı öğesi
MAGANDA : Kaba ve görgüsüz
MAGATAMA : Shinto geleneğinin kutal taşları
MAGMA : Lav
MAGMA : Yerin içinde, sıvı ya da hamur kıvamında uçucu gazlarla doymuş olarak bulunan eriyik
MAGNET-IRA-DEMİRKAPAN : Mıknatıs
MAGNEZYUM : Güçlü emici özelliklerinin yanı sıra dezenfektan etkileri de olan bir mineral
MAGNİTÜD : Depremde açığa çıkan enerjinin ülçüsüdür
MAGOT : Kuyruğu körelmiş, yüzü ve elleri et renginde, kabası kırmızı, Kuzey Afrika ve Avrupa’da yaşayan tek maymun
MAGRİ : Yılanbalığıgillerden, Avrupa kıyılarında yaşayan, eti lezzetli büyük bir balık
MAGUR : Bir kayık türü
MAGZ : İlik
MAGZ : İlik(esk.)
MAĞ : Başıyla kanat ve kuyruk uçları aynı renkte olan güvercin
MAĞLOVA : İstanbul’un Ali Bey Deresi üzerinde, Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biri sayılan su kemeri
MAĞRİP : Güneşin battığı yer, batı
MAH : Gökteki ay
MAH : Zerdüşt dini takviminde ayın 12.günü
MAHAL : Yer
MAHARANİ : Mihrace
MAHCUR : Kısıtlı
MAHCUZ : Hacizli
MAHDUM : Oğul
MAHFE : Deve, fil gibi hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet
MAHFİL : Camilerde parmaklıkla ayrılmış yüksek yer
MAHFİL : Toplantı yeri
MAHFUZ : Saklanmış, korunmuş, korunan
MAHİ : Balık
MAHİYE : Aylık, maaş
MAHLAS : Ozanların yapıtlarında kullandığı takma ad
MAHLAS : Seçme ad
MAHLEP : Kokulu kiraz
MAHLEP : Anayurdu Avrupa ve Batı Asya olan, gülgüllerden kısa boylu bir ağaç ve tohumları
MAHLEP : Baharat olarak kullanılan nohut büyüklüğünde bir yemiş
MAHLEP : Gülgillerden, 6-10 m. yüksekliğinde bir ağaç, kokulu kiraz, idrisağacı
MAHLEP : İdris ağacı
MAHMEL : Gömme dolap
MAHMUDE : Bingözotu
MAHMUTLU : Kırklareli-Çiçek dağı ilçesinde bulunan, romatizmaya ve nevralijiye iyi geldiği söylenen ılıca
MAHMUZ : Köprü ayaklarında, basıncı azaltmak için suyun geldiği ve gittiği yanlardaki çıkıntı
MAHMUZ : Tavukgillerin ve kimi kuşların ayakları ardında bulunan, boynuz yapısındaki sivri uzantı
MAHNA : Bahane
MAHRA : Üzüm taşımakta kullanılan tahta kap
MAHRABA : Büyük mendil, erkek mendili
MAHRAMA : Bazı bölgelerde kadınları sokağa çıkarken manto üzerine örtündükleri geniş örtü
MAHRAMA : Kimi bölgelerde kadınların sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü
MAHRAMA-YAĞLIK : Havlu
MAHREÇ : Payda
MAHREF : Yemiş sepeti
MAHREK : Yörünge
MAHRUKAT : Yakıt
MAHRUTİ : Konik
MAHULTA : Mercimek çorbası
MAHUNYA : İkiçeneklilerden, çiçekleri sarı renkte, kokulu ve salkım durumunda olan, köklerinden sarı boya çıkarılan bir süs bitkisi
MAHUT : Bilinen, adı geçen
MAHYA : Çatılarda iki eğik yüzeyin birleştiği bölüm
MAHZ-RAİK-HALİS : Katışıksız, saf, yalın
MAİ : Mavi
MAİA : Mayıs ayına adını veren tanrıça
MAİDANEK : II.Dünya Savaşında yüzlerce Polonyalı’nın imha edildiği nazi kampı
MAİŞET : Geçim
MAJİSKÜL : Büyük harf veya büyük harflerle yazılmış yazı
MAJOLİKA : İtalya’da üretilen kalay sırlı seramik
MAJÖR : Bir makam, bir akort ya da bir aralığın oluşma biçimi
MAJÖR : Büyük önerme
MAJURO : MARSHAL ISLAND
MAKABİLER : M.Ö.2yy’da, Filistin’de etkinlik gösteren Yahudi Rahip ailesi
MAKADAM : Kırık taş döşeli yol
MAKADAM : Kırılmış taş döşenip silindir geçirilerek yapılan yol
MAKADU : Tepelikli bir papağan
MAKAK : Güneydoğu Asya’ da yaşayan kuyruklu bir maymun
MAKAM : Mevki, yer
MAKAM : Orun
MAKAS : Üst üste konulmuş bir kaç yassı çelikten yapılan araba yayı
MAKAT-MAHAT : Sedir
MAKBER : Abdülhak Hamit’in ”Fatma Hanımın Ölümü” üzerine yazdığı manzum yapıt
MAKETA : Don yağı ile yağlanmış içi temizlenmiş inek derisi
MAKETA : İnek derisi
MAKETİST : Gazetecilik.Sayfa düzenlemesi
MAKFERLAN : Omuzdan yarı bele kadar inen pelerini olan palto
maki : Akdeniz bitki örtüsü
MAKİRİYE : İskelelerden alınan vergi
MAKLUB : Harfleri tersten sıralandığında yine aynı sözcük çıkan sözcükler
MAKORE : Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu marangozlukta ve kaplamacılıkta kullanılan çok büyük ağaç
MAKRAMA : Peçete
makrame : İple yapılan bir el sanatı
MAKREME : İplikleri elde örülerek, düğümlenerek, yapılan oldukça kalın dantel
MAKROSEFAL : Başı anormal derecede büyük olan kimse
MAKSİ : Uzun
MAKSUR : Aruz vezninde kısa hece
MAKSURE : Bir evin yabancıların girmesine izin verilmeyen bölümü
MAKSURE : Camilerde, parmaklıklarla çevrilmiş yer
MAKSÜE : Hıyar tarlası
MAKTA : Kesit
MAKTA-MATLA : Gazel ve kasiedlerin son beyitine verilen ad
MAKTANE : Pamuk tarlası
MAKTUL : Öldürülmüş
MAKULE : Ulam, kategori
MAKUS : Ters çevrilmiş, baş aşağı getirilmiş
MAKYÖZ : Makyajcı
mal*, meta* : Emtia
mal*,emtia* : Meta
mal*,meta*,emtia* : Ticaret eşyası
MALA : Duvarcı aleti
mala : Sıvacı aracı
MALAFA : Önceden delinmiş parçaları tornalamaya özgü torna tezgâhı bağlama aygıtı
MALAFA : Tornacılıkta, delinmiş parçayı tornaya bağlama aleti
MALAGA : İri taneli misket üzümü
MALAGA : Misket üzümü
MALAK : Kapı mandalı
MALAK : Manda yavrusu
MALAKARİ : Alçıdan yapılam kabartma süslerine verilen ad
MALAKARİ : Yüzeysel alçı kabartmanın renklendirilmesi ile elde edilen bir süsleme tekniği
MALAKİT : Bakır taşı
MALAMA : Samanla karışık tahıl
MALAMAT : Ortaya çıkarma, açıklama
MALAMAT : Rezalet, rezillik
MALAMAT : Rezil
MALARYA-TEB : Sıtma
MALASİ : Keyifsizlik, kırıklık
MALAY : Mısır ekmeği
MALAY : Mısır unundan yapılan yemek
MALAZ : Sulak ve verimli yer
MALDON : Oyunda kağıtları dağıtırken yapılan yanlışlık
MALGAMA : Cıvanın herhangi bir madenle birleşerek yaptığı alaşım
MALHITA : Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav
MALI : Başa sarılan örtü
MALİSOR : Katolik Arnavutlar
MALKIRAN : Hayvan vebası
MALKOÇ : Akıncılar ocağının komutanı
MALT : Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa veya başka taneler
malt : Biralık arpa
MALTA : Kolayca yontulabilen ve kesilebilen yumuşak bir taş cinsi
MALTA : Gazel ya da kasidenin ilk beyti
MALTAZ : Bira mayasında, bulunan enzim
MALTAZ : Bira mayasında, tükürükte bulunan enzim
MALTAZ : Tükürükte bulunan enzim
MALTIZ : Ayaklı, taşınır ocak
MALTIZ : Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan, içinde ızgarası bulunan, ayaklı ve taşınır ocak
MALTIZ : Yemek pişirmek için kullanılan ızgaralı, ayaklı taşınabilir ocak
MAMALİGA : Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği
MAMALİKA : Mısır unu yemeği
MAMBO : Haiti kökenli bir dans ve müzik
MAMBO : Haiti kökenli, rumba ve çaçaya benzeyen bir dans
mamur, abat : Bayındır
mana, vana : Valf
MANAS : Kıgızlar’ın milli destanı
MANAS : Kırgızların ünlü destanı
MANAS : Tarım bitkilerine ve orman ağaçlarına büyük zarar veren bir böcek
MANAS : Tarıma zararlı bir böcek
manat : Azerbaycan parası
MANAT : Fırında pişirilen yemek
MANAUS : Brezilya’da bir il
MANAZAN : Karaman’ın Taşkale beldesinde, dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralar
MANCA : Kedi, köpek yiyeceği
MANCA : Yiyinti
MANCANA : İçme suyu konulan büyük, yassı fıçı
MANCANA : İçme suyu konulan fıçı
MANCAR-PEZİK : Pancar
MANCİ : Dutgiller familyasından, Batı ve Orta Afrika’da yetişen, açık sarı renkliağaç
MANÇ : Saban işlemeyen sert toprak
MANDAL : Ut, keman gibi çalgıların tellerini geren düğme, burgu
MANDAPOST : Posta havalesi
MANDAR : Gemilerde küçük makara
MANDAR : Küçük makara
MANDARİN : Avrupalıların, Çin devlet memurlarına verdikleri ad
MANDARİN : Parlak renkli tüyleri olan çok küçük bir kuş
MANDİBULA : Alt çene kemiği
MANDİR : Hindu tapınağı
MANDOLİN : Tahtadan, lavta şekilli mızraplı çalgı
MANEJ : At eğitimi yapılan alan
MANEJ : Binicilik gösterilerinin tümü
MANES : Romalı’larda tanrı olarak düşünülen ölü ruhları
MANGANİN : Manganezin bakır ve nikelle yaptığı alaşım
MANGAŞ : Cımbız
MANGIR : İki buçuk para değerinde bakırdan yapılmış sikke
MANGIR : Mercan balığının yavrusu
MANGIR : Nargile lülesine konulmak için kömür tozundan yapılan, çabuk tutuşur, tavla pulu biçiminde bir çeşit yakacak
MANGİZ : Para
MANGLA : Pakistan’da Ciholum ırmağı üzerinde bir baraj
MANGO : Hintkirazı
MANGÖZ : Ambarın küçüğü, tahtadan yapılmış kapaklı buğday kabı
MANİ : Şiddet devinimleri oluşturacak kadaraşırı uyarılmayla belirgin ruh hastalığı
MANİDAR : Anlamlı
MANİERİZM : Özenti, anlatıda yapmacık eğilimi
MANİFESTO : Bildiri
MANİFESTO : Bir gemideki malların gösterildiği, boşaltma işlerinin yapılacağı liman idaresine verilecek liste
MANİHAİZM : Yaşamda iyilik ve kötülük ilkesinin birlikte var olmasını ileri süren öğreti
MANİKA : Ambardan güverteye açılan baca
MANİKA : Ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca
MANİKA : Bir teknenin alt kısımlarına güverteden aşağıya doğru havalandırma için konulan geniş boru
MANİKA : Gemide hava bacaları
MANİLA KETENİ : Filipinler’de yetişen, dokuma maddesi elde edilen bir tür muz ağacı
MANİPLE : Bir devredeki akımı kesmekte veya yeniden vermekte kullanılan araç
MANİPLE : Telgraf imlerini göndermek için, bir devredeki akımı kesmekte ya da yeniden vermekte kullanılan aygıt
MANİSKÜL : Küçük harf veya küçük harflerle yazılmış yazı
MANİŞKA : İki dilli iki makara ile yapılan palanga
MANİTA : Birisini tanıyormuş gibi yaparak para sızdırma
MANİTA : Tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma
MANİTİN : Banfes’e benzeyen bir tür ipekli kumaş
MANİVELA : Bir ucundan bağlı bulunduğu nokta etrafında dönen kol
MANİVELA : Kaldıraç
MANKA : Basket
MANKALA : Delikli bir tahta üzerinde taşla oynanan bir oyun
MANO : Kumar oynatanın oynayanlardan, kazançtan aldığı para, pay
MANOLYA : Manolyagillerden, yaprakları almaşık, iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı
MANOMETRE : Basıölçer
MANSART : Her yüzünde değişik eğimli iki dam yüzeyi bulunan bir çeşit kırma çatı
MANSIP : Orun, yüksek memuriyet
MANSİYON : Bir yarışmada konulan ödüle yeterli nitelikte görülmemekle birlikte, anılmaya değer bulunan kimseye ya da yapıta verilen derece
MANTALİTE : Düşünüş biçimi
MANTİ : Gabya serenlerin kandilisasına
MANTİN : Canfese benzeyen bir tür ipekli kumaş
MANTİNOTA : Metres
MANTİS : Bir sayının logaritmasının ondalık bölümü
MANTO : Dünyamızın iç kısmında yer alan ve Litosfer ile Çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2900 km olan katman
MANUSA : Yün ve pamuklu ipliklerle dokunan nakışlı bir kumaş
MANYA : Mani
MANYAT : Alamanadan küçük, üç çifte balıkçı kayığı
MANYAT : Karadan çekilen küçük ağ
MANYOFOBİ : Delirmekten korkma
MAORİ : Yeni Zelanda’nın yerli halkı
MAP : Fas’ın resmi haber ajansı
MAPA : Gemi içini aydınlatmaya yarayan zeytinyağıyla yanan siperli fener
MAPA : Ucu halkalı cıvata
MAPE : Çokuluslu Polis Danışma Unsuru
MAR : Eski bir çalgı
mar : Yılan
MARA : Arjantin’in yarı çöl bölgelerinde kuru ot ve bitki ile beslenen, iki yağı üstünde durabilen bir kemirgen
mara : Pampa tavşanı
MARA : Patagonya tavşanı
MARABA : Çiftçi
MARABU : Afrika’da yaşayan bir leylek türü
MARACHUS : Akdeniz Ülkeleri içinde yalnız Türkiye’de rastlanan bir fok balığı
MARAKA : İran’da seyirlik oyunlara verilen ad
MARAKAS : Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı
MARAKAS : Latinlere özgü, müziğin ritmini sağlayan vurmalı çalgı
maral : Dişi geyik
MARANTA : Antiller’de ve bütün tropikal bölgelerde yetiştirilen, kökündeki yumrulardan ararot çıkarılan bir kamış çeşidi
maraz : Hastalık
MARDA : Değeri belirlenmiş ya da pazarlığı yapılmış mal için fazladan istenen para
MARDA : Iskarta mal
MAREKE : Savaş meydanı
MARGARİT : Çayırkasımpatı
MARGARZAN : Zerdüştlerde faninin günahı
MARİ : Türkmenistan’da bir kent
MARİANA : Büyük Okyanus’un kuzey batısında bulunan en derin çukur
MARİMANDİR : Altın tapınak
marina : Yat limanı
MARİNE : Salamuraya yatırılmış yiyecekler için kullanılan sözcük
MARJ : Gazetecilik.Sayfanın basılmış bölümünün dışında kalan boşluk
marj : Kağıt oymacılığı
MARJ : Pay
MARJ : Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan pay
MARJİNAL-MUGAYİR : Aykırı
MARK : Sıkılmış üzümün cibresinden yapılan sert bir Fransız içkisi
MARKA : Özel işaret
MARKA : Özelişaret
MARKİS : Hera’nın süt annesi
MARKİZ : Bir kapı ya da pencere önünü yağmurdan korumak için yapılan saçak
MARKİZ : İki kişilik, alçak, oldukça geniş koltuk
MARKİZET : Bir çeşit ince,çoğu kez çiçekli pamuklu kumaş
MARKOV : 1988 Seul yaz olimpiyatlarında erkeller atletizm üç adım atlamada birinci gelen Bulgar sporcu
MARLEY : Döşeme gereci plastik madde
MARLEY : Yapılarda döşeme gereci olarak kullanılan plastik madde
MARMELAT : Şeker karıştırılarak pişirilmiş meyve ezmesi
MARN : Kil ile karışık kireçli toprak
marn : Pekmez toprağı
MARN : Pekmez toprağı da denilen ve üzüm şırasının tortularını çökeltmekte kullanılan kille karışık kireçli toprak
MARN : Pekmeztoprağı
MARN : Tortul kayaç
MARN : Üzüm şırasının tortularını çökertmede kullanılan toprak
MARNEL : Denizcilerin gibi geniş ve yatık yaka
MAROKEN : Bir tür yumuşak keçi derisi
MAROKEN : Fas’ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi
MAROKEN : İşlenip boyanmış yumuşak keçi derisi ve bu deriden yapılmış eşya
MAROKEN : Keçi derisi
MARON : Kestane rengi
MARPUÇ : Nargileyi kolayca içmeyi sağlayan ve nargileye takılan hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru
MARS : Dünyamıza en yakın gezegen
MARSIK : Baş ağrısı yapan odun kömürü
MARSIK : Kötü odun kömürü
MARSIK : Niteliksiz odun kömürü
MARSIK : Yakıldığında duman ve koku vererek baş ağrısı yapan odunkömürü
MARSIVAN : Sınır beyi
MARŞANDİZ-TREN : Yük katarı
MARTABANI : Tepsi
MARTAVAL : Niyet çeken kişi adına mani okumak
MARTİN : Tek kurşun atan bir çeşit tüfek
MARUF : Şeriatın uygun gördüğü, beğendiği ve buyurduğu
MARUF : Tanınmış, bilinen
MARUNİLER : Lübnan ve Suriye’de oturan Katolik Süryani topluluğu
MARYA : Beş yaşından büyük veya damızlık dışı bırakılmış dişi koyun
MARYA : Bir tür küçük balık
MAS : Soğurma,emme
MASAİLER : Doğu Afrika’da yaşayan göçebe bir halk
MASARA : Oltaya yerleştirilen düzenek
MASARİF : Giderler, masraflar
MASARİKA : Bağırsakları tutan karın içi zarı
MASAT : Bıçak bilemeye yarayan çelikten, çubuk biçiminde araç
MASAT : Bileği
MASİF : Kaplama yada doldurma olmayan
MASİKO : Rengi kırmızı ile sarı arasında değişen, doğal kurşun oksit
MASİVA : Bir şeyin dışında kalan şeylerin tümü
MASİVA : Dünya ve dünya ile ilgili her şey
MASK : Kiyafet değiştirmiş konukların, ev sahiplerine armağanlar verip ardından törensel dans yaptıkları eğlence
MASKANYİN : Doğal amonyum sülfat
MASKARA : Karnaval maskesi
MASKARA : Kaş boyası
MASKARATA : Ayakkabının ön tarafında dikişle ayrılmış burun bölümü
MASKARAT-MASKARATE : Ayakkabı sayasının burun kısmı
MASL : Tarhana
MASLAK : Büyük yalak
MASTALYA : Tahta leğen
MASTAR : Adeylem
MASTI : Kulakları uzun ve düşük, bacakları kısa, bodur bir köpek cinsi
MASTIR : Üniversite diplomasıyla doktora arasındaki akademik aşama
MASTİGOFOBİ : Cezalandırılmaktan korkma
MASTİKA : Sakızağacından çıkarılan reçine
MASTURİ : Geminin en geniş yeri
MASURA : Bir akarsu ölçü birimi
MASURA : Çeşme zıvanası
masura : Çeşme zıvanası
MASURA : İplik sarılan zıvana
MAŞ : At yemi
MAŞ : Çok zaman tahıl, kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi
MAŞ,saş : Bir çeşit börülce
MAŞATLIK : Gayrı müslim mezarlığı
MAŞER-MAHŞER : Kalabalık, yoğun insan topluluğu
MAŞLAH : İnce kumaştan yapılan bir tür kadın üstlüğü
MAŞLAH : Kimi varlıklı Arapların giydiği ipekten harmani
MAŞLAH : Tek parçalı ve kol yerine yarıkları olan bir çeşit kadın üstlüğü
MAŞRAPA : Ağzı açık kulplu su kabı
MAŞRAPA : metal, toprak gibi şeylerden yapılmış, ağzı açık, kulplu, bardağa benzeyen küçük kap
MAŞRIK : Güneşin doğduğu yer, doğu
MAŞŞAKGA : Patlıcan yemeği,türlü
maşuka : Aşkla sevilen kadın
MAT : Donuk renkli
mat : Donuk renkli
MATA : Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz
matador, torero : Boğa güreşçisi
MATAFORA : Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad
MATAFORA : Teknelerde veya sahilde filika veya botların asılabilmesi için uçlarında palanga bulunan aygıt
MATAFYON : Yelken ve tentelerin delik açıldığında yırtılmaması için delik etrafının takviye edildiği aleminyum veya halat yassı halka
MATAFYON : Yelkenlere ve tentelere açılan delik
MATAMATA : Amerikanın ekvator bölgesindeki tatlı sularda yaşayan bir kaplumbağa
MATARA : Askerin su kabı
mate : Brezilya çayı
MATE : Kahve kreması
MATE : Paraguay çayı
MATE : Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi
MATE : Yaprakları çay gibi içilebilen, bir Güney Amerika bitkisi
MATİNE : Herhangi bir eserin tanıtılması, okunması, yorumlanması veya bir sanatçıyı anma amacıyla düzenlenen toplantı
MATİYE : Binek hayvanı
MATİZ : İki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi
MATİZ : İki halatı ek yeri kalınlaşmayacak şekilde birbirine ekleme işi
MATKAP-MURAHHAS : Delgeç
MATLA : Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti
MATLA : Gök cisimlerinin doğduğu yer
MATRAK : Kalın sopa, değnek
MATRİKS : İçinde biyolojik olayların oluştuğu cansız, sıvı ortam
MATRİS : Baskı kalıbı
MATRİS : Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre
MATRİS : İstatistikte, bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi
MATRİS : Sıcak dizgide döküm için kullanılan dişi harfler
MATTA : İlk İncil’in yazarı sayılan, İsa’nın on iki havarisinden biri
MATUH : Bunamış
MATUH-ATEH : Bunamış, bunak
maun : Akaju
MAUSOLOS : Dünyanın Yedi harikasından biri sayılan Bodrum’daki anıtmezarıyla ünlü Kayra kralı
MAVAL : Yalan, uydurma söz
MAVERA : Alemin görünmeyen ötesi
MAVERA : Görülen âlemin ötesi
MAVERA : Öte
MAVİKAYA-KOLYELİ : Bir ardıç kuşu türü
MAVİYE : Billur taşı
MAVNA : Büyük, üç köşe yelkenli yük gemisi
MAVNA : Motorsuz büyük tekne
MAVRİKO : Uskumrunun en küçüğü
MAVRUŞKİL : Eşkine’ye verilen başka bir ad
MAY : Konya’da bir baraj
MAYA : Bir halk türküsü
MAYA : Bir tür halk türküsü
MAYA : Yaradılış, öz nitelik(mcz)
MAYA, MAYALIK : Damızlık dişi hayvan
MAYİSTRA : Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken
MAYİSTRA : Kuzeybatı rüzgârı
MAYNA : Denizcilik dilinde yelken indirmeye verilen ad
MAYNA : Yelken indirme
MAYONEZ : Yumurta sarısı, zeytinyağı ve limonla yapılan bir tür koyu soğuk salça
MAYŞOR : Almangümüşü
MAYTAP : Alay etmek
MAYTAP : Göz kamaştırıcı ışık vererek yanan fişek
MAYTAP : Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan, şenlik gecelerinde yakılan havai fişek
MAZAK : Akdeniz ve Marmara’da yaşayan kırmızı renkli, eti lezzetli bir balık
MAZAK : Kırlangıçbalığıgillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara Denizi’nde yaşayan, kırmızı renkli, lezzetli bir balık
MAZALLAH : Tanrı korusun
MAZET : Avda hiçbir şey öldüremeyen veya tutamayan avcı için kullanılan sözcük
MAZI : Dipten dallanan bir süs bitkisi
MAZI : Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil
MAZI : Servigiller familyasından; pul yapraklı daima yeşil, ağaç veya ağaçcık halinde bulunan bir bitki cinsi
mazi* : Geçmiş
MAZİN : Arabistan yarımadasında yaşayan bir çok Arap kabilesinin ortak adı
MAZMUN : Bir şeyi ifade etmek için kullanılan klasikleşmiş sözler
MAZNUN : Sanık
MAZOSFER : Ortayuvar
MAZUR : Mazereti olan
MAZURKA : Bir çeşit Leh dansı
MAZURKA : Polonyalıların bir tür ulusal dansı
MBETE : Gabon’da yaşayan etnik bir grup
MBİRA : Bir dizi metal yada bambu dilden oluşan Afrika’ya özgü bir çalgı
MBİRA : Zenci Afrikası’nda kullanılan nefesli bir çalgı
MD : Mendelevyum
MD : Mendelevyum
me : Kuzu sesi
ME,MEX : Meksika
MEAL : Anlam, mana
MEANDER : Dik açılı zikzak biçimde, antik süsleme sanatının özünü oluşturan, Romalılar’ın mozaik yollarda kullandıkları süsleme motifi
MEBB : Ortadoğu Çalışma ve Bankacılık Teşkilatı
MECCANİ : Parasız, bedava
MECELLE : Kitap
MECELLE : Tanzimat’tan sonra hazırlanmış olan, yasa yerine kullanılan yapıt
MECİDİT : Uranyum ve kalsiyumun, hidratlı, doğal sülfatı
MECİDİYE : 1840 yılında basılmış 20 kuruş değerinde gümüş sikke
MECUS : Zerdüşt dininde olanlar
MECUSİ-MUG : Ateşperest
MEÇ : Saçın küçük tutamlarının değişik renklerde boyanması
MEÇ-ÇALİK : Çelik çomak oyunu
MEDAR : Dönence
MEDAR-MESNET : Dayanak, yardımcı
MEDDAH : Taklitler yaparak, hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren kimse
MEDEA : Sihirbaz Kirke’nin yeğeni
MEDENK : Kapı sürgüsü
MEDET : Yardım çağrısı
MEDİD : Uzun süreli
MEDİHA : Övgü amacıyla yazılmış şiir
MEDİNA : Helvacı kabağı
MEDÜZ : Deniz anası
MEDÜZ : Denizanası
MEDYUN : Verecekli, borçlu
MEFETSEGER : Krallar Vadisi’nin tanrıçası
MEFHUM-NOSYON, KONSPET : Kavram
MEFRUŞ : Döşeli
MEFRUŞAT : Döşemelik eşya
MEGARON : Yunan tapınağının prototipi
MEGATON : Nükleer bir bombanın veya merminin gücünü ölçmeye yarayan birim
MEGAVAT : Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi
MEGERA : Üç hiddet tanrısından biri
MEGESGİR-BUDE : Örümcek ağı
MEĞEL : Çapa
MEHALİK : Korkulu yerler veya işler
MEHARİ : Afrika’nın hızlı koşular için yetiştirilmiş evcil hecin devesi
MEHARİ : Afrika’da koşular için yetiştirilen ecin devesi
MEHAZ : Kaynak
MEHEL : Uygun, yerinde, denk
MEHİL : Önel, vade
MEHİP : Korkutucu
MEHLE : Kasaplık hayvanların omuz başından çıkan külbastılık et
MEKANOFOBİ : Makinelerden korkma
MEKE : İç Anadolu’da volkanik bir göl
MEKE : Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl
MEKE : Mısır bitkisi ve tanesi
MEKE : Ördeğe benzer bir su kuşu.,av kuşu
MEKİK : Balıkçıların ağ yapmak ve tamir etmek için kullandıkları bir alet
MEKONG : Güney-Doğu Asya’daki en uzun nehir
MEKRUH : İslam dininde, dince yasaklanmadığı halde yapılmaması istenen
MELA : Dolum, dolma, doluluk
MELAL : Usanç, can sıkıntısı
MELAM : Dehşet saçan tanrısal ışın
MELAMİLİK : Her türlü gösteriş ve dünya kaygılarından uzak kalmayı öğütleyen Sünni tarikatı
MELANET : Büyük kötülük
MELANİOS : Atalante’yi koşuda geçen kahraman
MELANİT : Doğal demir ve kalsiyum silikat
MELANJ : Değişik renklerdeki açık elyafın karışımı ile elde edilen iplik
MELANKOLİ : Karasevda
MELANOFOBİ : Siyah renkten korkma
MELANUR : Kemilki balıklar türünden bir balık
MELAS : Şeker posası
MELAZ : Sığınak
MELCE : Barınak
MELE : Çocuk oyunlarında kale olarak kullanılan çukur
MELE : Kale çukuru
MELEK : Nurdan varlık
MELENGİÇ : Çitlembik
MELEŞ : İki kuzulu koyun
MELET : Ordu’da bir akarsu
MELHAFE : Yorgan
MELHAME : Divan edebiyatında gelecek olayları anlatan nazım ya da nesir eserlerin ortak adı
MELİ : Avustralya tavuğu’da denilen bir kuş
MELİADES : Ouranos’un yeryüzüne damlayan kanından yaratılan periler
MELİADES : Uranos’un yeryüzüne damlayan kanından yaratılan periler
MELİKA : Padişah karısı
MELİKE : Kırmızı renkli güzel kokulu bir çeşit üzüm
MELİKE : Kral karısı
MELİLOTUS : Kokulu yonca
MELİS : Tarlaları ayırmak için sürülmeden bırakılan yer, sınır
MELİSA : Oğul otu
MELODİKA : Üflemeli ve klavyeli bir çocuk çalgısı
MELON : Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka
melül : Üzgün
MEMALİK : Ülkeler
MEMAT-MEVT : Ölüm
MEMDUD : Aruz vezninde uzun hece
MEME : Demir kollarının demir bedenine birleştiği noktanın alt kısmı
MEMLEHA : Tuzla
memmu : Yasak
MEMUNİYE : Un, süt ve balla yapılan bir tatlı
MEN : Yasaklama, engelleme
MENAFİ : Faydalar
MENDERES : Bir akarsu yatağının az eğimli vadi tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği “S” harfine benzer kıvrım
MENDİREK : Dalgakıranlarla çevrilmiş liman
MENELAOS : Agamemnon’un kardeşi
MENENGİÇ : Çitlenbik
MENET : Yükdek yayla
MENET : Yüksek yayla
MENEVİŞ : Dalga dalga renkli çizgiler
MENEVİŞ : Terementi ağacının tohumu
MENEVİŞ-HARE-DALGIR : Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık
MENFEZ : Girecek veya geçecek yer, delik, ağız, açma
MENİSK : Aymercek
MENİSK : Bir yüzü içbükey, öbür yüzü dışbükey olan mercek
MENİSK : Kimi eklemlerde kemik arasında bulunan kıkırdaksı levha
MENİSKUS : Diz meniski travması
MENKIBE : Din büyüklerinin yada tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikaye
MENKUT : Divan edebiyatında sözcüklerinin tümü noktalı harflerden oluşan şiirler
MENNANE : Kendisiyle yalnız parası için evlenilen kadın
MENOPOZ : Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi
menora : Museviliğin sim.8 kollu şamdan
MENORA : Museviliğin simgesi olan, sekiz kollu şamdan
MENORA : Yahudiliğin simgesi olan yedi kollu şamdana verilen ad
MENSİK : Bir yüzeyi içbükey, diğer yüzü dış bükey olan mercek
MENSUR : Manzum olmayan ancak şiir tadında olan düzyazı
MENSUR : Yayımlanmış, doğru olan bir yazının doğal şekli
MENŞUR : Biçme
MER : Adam
MERAMET : Ağların sakata gelmesi ile yırtılan ağ gözlerinin iğne adı verilen tahta veya plastik bir araç ile onarılması
MERAMET : Üstünkörü bir biçimde, geçici olarak onarma
MERAPİ : Cava Adasında bir yanardağ
MERARE : Öd kesesi
MERBUT : İlişik
MERDEK : Çam ağacından yapılan toprak evlerin düğerlerinin üzerinde bulunan ağaç
MEREK : Samanlık
merhale, etap,evre : Aşama
MERİ : Yürürlükte olan, geçerli
MERİNOS : Uzun, çok ince, beyaz ve bol tüylü yapağısından dokumacılıkta yararlanılan bir koyun cinsi
MERLANOS : Bir tür mezgit balığı
MERLOT : Güney Fransa’da yetişen, Bordeuax şaraplarında kullanılan bir çeşit kırmızı üzüm
MERMER : Genellikle beyaz renkli ve damalısı da olan cilalanabilen billurlaşmış kireç taşı
MERMERŞAHİ : Tülbent ile patiska arası ince patiska arası ince pamuklu bir bez
MERSA : Liman
MERSİYE : Sevilen birinin ölümü üzerine yazılan nazım türü
MERTEK : Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak,kalınca sırık
MERV : Türkmenistan’da eski Orta Asya kenti
MERVE : Mekke’de kutsal tepe
MERYEMİYE : Adaçayı
MESA : Lav akıntılarının meydana getirdiği yayla
mesafe* : Ara
MESAHA : Yüzölçümü
mesaj* : İleti
MESALİT : Çad’da yaşayan etnik bir grup
MESAME-POR : Gözenek
MESCİD : Anadolu’da minberi olmayan, vakit namazları için kullanılan küçük camiler
MESEL : Atasözleri, öğretici, ahlaki özellikleri bulunan küçük hikayeler
MESEL : Örnek alınacak söz
MESEN : Sanatçıları bilim adamlarını koruyan, onlara para yardımında bulunan kimse
MESES : Üvendire
MESH : Aptes alırken ıslak eli, baş ve meste sürme
MESH : Bir şeyi elle sıvazlama
MESNET : Dayanak
mesnevi : Mevlana’nın ünlü yapıtı
MESON : Köy evlerinin tabanına konulan kalın, ağaç kiriş
MESTAN : Sarhoşlar
MESTUR : Örtülü, kapalı, gizli
MEŞAKKAT : Güçlük, sıkıntı
MEŞALE : Karagöz perdesinin arkasına yakılan ışık
meşe : Bir ağaç
MEŞEFE : Banyo havlusu
MEŞİN : Sepilenmiş koyun derisi
meşk : El alıştırması
MEŞK : Müzik dersi
MEŞK : Tulumdan yapılmış su kabı
MEŞK : Yazı ve müzikte alışma ve öğrenmek için yapılan çalışma, el çalışması
MEŞREP : Davranış biçimi
MEŞRUTA : Satılmamak koşuluyla bir kimseye, kalıtçılara ya da bir kuruluşa verilmiş mülk
met : Denizin kabarması
MET : Gel-git olaylarında denizin kabarması
METAF : Kabenin tavaf edildiği taş döşemenin adı
metafor : Eğretileme,istiare
metaFORA : Filika veya demirleri asmak için kullanılan gemi elemanı
METAMOFROZ : Kulağa nahoş gelen sözcükler kullanarak birini övme
METAMORFOZ : Başkalaşım
METAN : Bataklık gazı
metanet : Dayanıklılık
METASTAZ : Organizmanın herhangi bir noktasında bulunan bir hastalık olayının organizmanın başka bir yerine sıçraması
METELİK : On para değerinde olan sikke
meteor : Akanyıldız,şahap
METEOR : Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri, rüzgar, yıldırım, yağmur, dolu gibi olaylara verilen genel ad
METEOROLOJİ-KLİMATOLOJİ : İklimbilim
METHAL-ANTRE : Bir yapıda girip geçilen yer
METHİYE : Birini övmek için yazılan şiir
metin : Tekst
METİS : Hikmet ve Tedbirlik tanrıçası
METİS : Kırma, azma, melez
METİS-AZMA-KIRIK-HİBRİT : Melez, kırma
METİT : Çulha tarağı
METK : İğne ucu
METO : Kumaşların hatalı kısımlarının işaretlenmesi için kullanılan renkli etiketlere verilen ad
METODOLOJİ : Yöntem bilim
METRDOTEL : Baş garson
METRDOTEL : Başgarson
METRİS : Toprak siper
METRONOM : Bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren alet
METROPOLİT : Ortodokslarda patrikten sonra gelen din adamı
MEVAD : Maddeler
MEVİZE-NUSH : Öğüt, nasihat
MEVKUTE : Belli zamanlarda çıkan yayın, süreli yayın
MEVLA : Tanrı, sahip, efendi ,azat olmuş köle, terbiye eden
MEVTA : Ölüler
MEV-TAK : Üzüm kütüğü ve çubuğu, asma
MEY : Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna
mey : Şarap
MEYA : Turfanda zamanı
meyane : Bir tür sos
MEYANE : Un ve su ile elde edilen karışıma verilen ad
MEYANE : Un, yağ ve su ile elde edilen karışım, çorba sosu
MEYANE-MİYANE : Çorba gibi yiyeceklere lezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sosa verilen ad
MEYDAN : Saz şairlerinin karşılıklı saz çalıp söyleştikleri alan
MEYMENET : İyi nitelik, hayır
MEYN : Yalan söyleme, yalan
MEYUS -NEVMİT : Umutsuz, karamsar
MEZALİM : Zulümler, kıyımlar
MEZAT : Artırma yoluyla yapılan satış
MEZAT : Arttırma ile satış
MEZE : Farsca’da tat, çeşni, tadılacak şey
MEZESTRE : Sancağın yarıya kadar çekilmesi işlemi
MEZEVEK : Bitotu
MEZGELDEK : Yaban ördeği
MEZGELDEK : Yurdumuzda da yaşayan bir tür yaban ördeği
MEZGİT : Tavukbalığı
MEZHEP : Herhangi bir dinsel öğretinin alt birimi
MEZODERM : Ortaderi
MEZUN : Yetkili
MEZURA : Terzilikte ölçü almak için kullanılan, genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre
MEZZET : Tellal ücreti
MG : Magnezyum
MG : Magnezyum
mı , mi… : Bir soru eki
MICIR : Taş kırıntısı
MIDIL : Çift sürerken hayvana yürümesi için kullanılan ucu çivili sopa
MIHBASA : Helva küreği
MIRIK : Pislik, çamur, balçık
MIRMIR, neritel : Çitari balığı
MIRRA : Güneydoğu Anadolu’ya özgü acı kahve
mırra : Reçine sakızı
MISKAL : Her biri başka perdede bir sıra kamış boğumundan yapılmış düdük
MISKAL : Her biri başka perdede bir sıra kamış düdük, musikar
MISKALA : Maden parlatmaya yarar
MISKALA : metal parlatma aracı
MISKALA : metal parlatmaya yarar aygıt
MISTAR : Hattatlıkta satırları doğru yazabilmek için gerekli çizgileri çizen araç
MIŞMIŞ : Zerdali, erik veya kayısı
MITI : Japon Uluslararası Ticaret Ve Sanayi Bakanlığı
MITMER : Yapı ipi
MIZIK : Ufak kalmış büyüyememiş meyve
MIZIKA : Ağız armonikası
MIZMAR-ASRİS : Atların koştuğu yer
MİA : Bağırsak
MİAT : Kullanma süresi
MİBZER : Tohum ekme aleti
MİCA : Kanada’da Colombia ırmağı üzerinde bir baraj
MİÇO : Gemici çırağı, küçük yaştaki tayfa yamağı
MİDER : Hayvan koşularak döndürülen değirmen
MİDİBÜS : Küçük otobüs
MİG : Bulut,sis(Osm.)
MİGMATİT : Tortul katmanlar arasına magma girmesiyle oluşan değişim kayacı
MİGREN-YARIMCA : Yarım baş ağrısı
MİHAMME : Küçük bakır ibrik
MİHANİKİ : Mekanik
MİHENGİR : Bir parça üzerine paralel çizgiler çizmek için kullanılan alet
MİHENK : Denek taşı
MİHMAN : Konuk, misafir
mihr : Eski dilde güneş
MİHR : Güneş(esk.dl.)
MİHR : Kadının nikah ile kocasından hak ettiği mal
MİHR : Şeriat gereği, nikahta erkeğin kadına verdiği mal yada para
MİHR : Zerdüşt dini takviminde ayın 16.günü
MİHRACE : Raca
MİHRAP : Cami ve mescitler ile namazgâhlarda kıble yönünde belirleyici mimari öğe
MİHSAC : Çamaşır tokacı
MİKADO : Fildişi, tahta ya da kemikten yapılmış küçük çubuklarla oynanan bir oyun
MİKADO : Japon imparatoruna verilen ad
MİKAP : Küp
MİKEBE : Büyük ekmek sepeti
MİKELE : Sofra takımı
MİKLEME : Hattatların kamış kalemlerini koydukları kalem kutusu
MİKOLOJİ : Mantar bilimi
MİKOLOJİ : Mantarbilim
MİKOZ : Patolojide mantar
MİKROBİYOFOBİ : Mikroplardan korkma
MİKROLİT : Bazı taşların yapısında bulunan, prizma biçiminde ve ancak mikroskopla görülebilen billurlar
MİKRON : Bir metrenin milyonda biri
MİKRON : Milimetrenin binde biri
MİKYAS-EŞEL : Ölçek
MİL : Göze sürme çekmeye yarayan kemik veya fil dişinden yapılmış, ince ve uzun araç
MİL : Selin getirdiği kumlu toprak
MİL : Sivri çelik kalem
MİLAN : Fransız tanksavar füzesi
MİLBEN : Kerpiç kalıbı
MİLDİYU : Asma yapraklarında görülen bir hastalık
MİLDUYU : Bağlarda sık görülen bir bitki hastalığı
MİLETOS : Aydın’ın Söke ilçesinde eski bir yerleşim
MİLİ : Bir ölçü biriminin önüne getirildiğinde bu birimi binle bölen önek
MİLSAH : Keten tarağı
MİLTAN : Yağ değirmeni
MİM : Hareketlere dayalı sözsüz oyun
MİM : Temeli taklide dayanan sözsüz oyun
MİMESİS : Taklit etme
MİMOZA : Baklagillerden çiçekleri sarı ve kimi türlerinde beyaz ya da menekşerenginde, yaprakları akasya yaprağına benzeyen bir süs bitkisi
MİMOZA : Yaprakları akasya yaprağına benzeyen bir süs bitkisi
MİN : Erkek bereket tanrısı
MİN : Erkekliği güçlü, çok eski bir Mısır tanrısı
MİN : Erkeklik ve üreme tanrısı
MİNA : Arafat yolu üzerindeki hac farizisinin yapıldığı dağın adı
MİNA : Cam, kristal
MİNAKOP : Kötek balığı
MİNAKOP : Taş levreği
MİNBER : Camilerde cuma namazında hutbe okunan yer
MİNCİ : Çökelek
MİNE : İnce ve parlak nakış
MİNE : Saat kadranı
mineçiçeği, nane, roka, tere…. : Itırlı bir bitki
MİNERAL : İçinde inorganik maddeler bulunan
MİNERAL : İnorganik madde
MİNERALOG : Bileşikbilimci
MİNERALOJİ : Maden bilimi
MİNERVA : Zeka tanrıçası Athena’ya verdikleri ad
MİNERVA : Zeka tanrıçasına romalıların verdiği ad
MİNİMAL : Asgari, minimum
MİNİMAL : Sade
MİNİMALİZM : 1960’ların sonlarında NewYork kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım
MİNİMALİZM : Az sözcük kullanarak çok şey anlatma çabası
MİNK : Vizon
MİNKALE : İletki
MİNKAR : Taşçı kalemi
MİNKAR : Türk müziğinde kullanılmış bir tür dilli kaval
MİNNOŞ : Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü
MİNOS : Girit’in efsanevi kralı
MİNÖR : Küçük önerme
MİNÖR : Mantıkta ve felsefede küçük önerme
MİNSK : Beyaz Rusya’nın başkenti
MİNTAN : Gömlek üzerine giyilen kollu yelek
MİNTAN : Yakasız erkek gömleği
MİNTAN : Yakasız, uzun kollu erkek gömleği
MİNTAN : Yarım kile tahıl ölçüsü
MİNYATÜR : Yazma kitaplarda bulunan, ince bir sanatla işlenen, küçük renkli resimlere verilen ad
MİNYONET : Çok ince dantela
MİR : Baş kumandan
MİR : Başkomutan
MİR : Bey, emir
mir : Bey,emir
MİR : Rus köylü topluluğuna verilen ad
MİRA : Arazi üzerinde serilmiş bir işaret noktasının düşeyini gösteren geometrik biçimli tahta lata
MİRACİYE : Hz. Muhammed’in göğe yükselişini konu alan edebi yapıtlardır
MİRAHUR : Has ahırın en büyük yöneticisi
MİRE : İnce, parlak nakış
MİRFAKA : Dirsek yastığı
MİRİKİNA : Güney Amerika’da ağaç kovuklarda yaşayan, kuyruğu boyundan uzun, geceleri dolaşan bir maymun türü
MİRSAT : Gemi demiri
MİRZA : Kimi Türk topluluklarında ve İran’da kullanılan bir soyluluk sanı
MİRZAZ : Havan eli
MİS : Çok kırmızı renkli toprak
MİSEL : Koloit iyonlarında molekül yığılmasından oluşan ve yalnız başına koloidin bütün niteliğini taşıdığı kabül edilen bölüm
MİSEL : Yağ çözeltisi
MİSFEN : Törpü
MİSFOBİ : Tozdan ve kirden korkma
MİSKAL : Bir buçuk dirhem değerinde eski bir ağırlık ölçüsü birimi
MİSKET : DANS.Ankara yöresine özgü bir halk oyunu
MİSKİN : Cüzam hastalığına tutulmuş olan kimse
MİSSA : Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesini anmak için yapılan tören
MİSSİSİPİ : Dünyanın en uzun akarsuyu
MİSTİSİZM : Gizemcilik
MİSTRAL : Fransa’da görülen soğuk bir rüzgar türü
MİSTRAL : Fransa’nın Akdeniz kıyısında esen kuru ve soğuk, şiddetli rüzgar
MİSVAK : Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılan ağaç
MİSYON : Bir kimseye veya bir kurula verilen özel görev
MİSYON : Özel görev
MİŞAR : Testere
MİŞMİŞ : Kaysı
MİTA : Latin Amerika’da İspanyol sömürgelerinde yaşayan yerli halkın, maden ocaklarında zorla çalıştırılması
MİTADE : Matkap başı
MİTİL : İçine yün, pamuk vb. doldurulan beyaz yastık ya da yorgan kılıfı
MİTİN : Taşları kayaları paçalamada kullanılan büyük çekiç
mitomani : Yalan söyleme hastalığı
MİTOS : Tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili düşsel, alegorik anlatımı olan halk öyküsü
MİTOZ : Hücre bölünmesi
MİTOZ : Hücre bölünmesi yoluyla gerçekleşen hücre çoğalması
MİTRAL : Yürekte sol kulakçık ile sol karıncık arasını kapayan
MİYAN-MEYAN : Orta, vasat
MİYAR : Bir şeyin kıymetli ve saflık derecesini gösteren alet
MİYAR : Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesi ölçüsü
MİYAZ : Sinek kurtçuklarının insanda ve hayvanlarda ortaya çıkardığı bozukluk
MİYELOPATİ : Omurilik hastalıkların genel adı
MİYOGRAF : Kasların kasılması sırasında oluşan güç değişikliklerini ölçen aygıt
MİYOKART : Kalp kası
MİYOLOJİ : Kas bilimi
MİYOM : Kas yapılı ur
MİYOSEN : Jeolojide, üçüncü çağın memeliler ve maymunların gelişmiş olduğu dönemi
MİYOSTENİ : Çabuk yorulma ve zayıflık,halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkan kronik hastalık
MİYOTOMİ : Bir kasın tümünü veya bir parçasını kesme ameliyatı
MİYOZİN : Kas hücrelerinde kasılmayı sağlayan protein yapıdaki kalın iplikler
MİZ : Misafir
MİZA : Kumarda ortaya sürülen para
MİZA : Kumarda sürülen para
MİZAÇ : Huy, tabiat
MİZAÇGİR : Herkesin huyuna ve keyfine göre davranan
MİZAN : Terazi
MİZANA : Üç veya daha çok direği bulunan gemilerde arka direk
MİZANA : Yelkenli gemilerde arka direk
MİZANPAJ : Gazete, dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni
MİZANPAJ : Grafik öğelerininbelirli bir çerçeve içinde dengeli olarak yerleştirilmesi
MİZANPAJ : Sayfa düzeni
MİZANPİLİ : Islak saçın sarılıp sıcak hava yardımıyla kurutulmasından sonra fırça ve tarakla yapılan kadın saç tuvaleti
MİZANSEN : Sahne düzeni
MİZANTREN : Tipo baskıda kullanılan kalıbın her bölümünün aynı kalitede baskı yapması için kalıp altından veya kazan kağıdında yapılan işlem
MİZOFOBİ : Kirlilikten korkma
MN : Mangan
MN : Manganez
MN : Mangenez
MO : Molibden
MO : Molibdenin simgesi
MO : Molimden
MOA : Yeni Zelanda’da yaşadığı bilinen soyu tükenmiş bazı uçamayan kuş türlerinin ortak adı
MOAİ : Paskalya Adasındaki devasa heykellere verilen ad
MOAN : Hindistan’da kullanılan ağırlık ölçüsü
MODİSTRA : Kadın terzi
MODÜLASYON : Bir dalganın genlik, evre ve sıklığının bir yasaya göre zaman içinde farklılaşması
MOFET : gazları sızdıran yarık veya delik
MOGAN : Ankara’da bir göl
MOHER : Ankara keçisinin kılı
MOHER : Bir keçi yünü türü
MOKA : Çok kokulu bir tür kahve
moka : Kahve
MOKA : Kahve haşlaması
MOKASEN : Kısa ökçeli bağsız ayakkabı
MOKASEN : Kuzey Amerika Kızılderililerinin giydiği deriden yapılmış, tek parça ayakkabı
MOKET : Bir odanın tüm tabanını kaplamakta kullanılan genellikle kısa havlı ya da tüyleri bukleli halı
MOKET : Bir tür yünlü kadife kumaş
MOKET : Doğal veya yapay hammaddeli, duvardan duvara döşenen bir çeşit halı
MOKET : Döşemelik olarak kullanılan bir cins yünlü kadife
MOKSA : Çinli’lerin bitki ile tedavi yöntemi
MOKSA-LASK : Yakı
MOL : Hayvanlara yedirmek için toplanan fındık, kayın, kestane gibi ağaçların yaprakları
MOLA : Halatların bağlı bulundukları yerlerden fora edilmesi için verilen kumanda
MOLAS : Karbonatlı kumtaşı
MOLİBDİN : Doğada ancak amorf durumunda bulunan, doğal molibden oksit
MOLLA : Büyük bilgin
MOLLA-SOFTA : Medrese öğrencisi
MOLOZ : Toprak ve kireçle karışık kırıntılar, yapı döküntüsü
MOLOZ : Türk Tulûat tiyatrosunda figürana verilen ad
MOMENTUM : Bir cismin hareketinin ölçülmesinde temel alınan nicelik
MOMORDİCA : Kudretnarı
MOMOS : Alay, istihza ve hiciv tanrıçası
MONA-BABUN : Afrika maymunu
MONCUK : Atların boynuna takılan muska, değerli taş, hayvan tırnağı gibi şeylere eski Türklerde verilen ad
MONDEN : Yüksek sosyete yaşamını seven
MONETA-CONCORDİA : Başarı tanrıçası
MONETARİZM : Parasal
MONGOL : Zihinsel özürlü
MONGOLİZM : Doğuştan geri zekâlılık
MONİST : Birci
MONİST : Tekçi
MONİZM : Bircilik
MONİZM : Tekçilik
MONİZM : Tekçilik(Fels.)
MONOBLOK : Tekgövde
MONOFOBİ-EREMAFOBİ : Yalnızlıktan korkma
MONOGRAFİ : Bir kişi ya da bir konu ile ilgili özel bir görüşle yazılmış incelemeler
MONOGRAFİ : Tanınmış birinin hayatı için kaleme alınan tenkit ve inceleme yazısı
MONOGRAM : Sanatçı isimlerinin başlangıç harfleri
MONOKİNİ : Yalnızca bir slipten oluşan üstsüz kadın mayosu
MONOKL : Kaş çıkıntısının altına sıkıştırılmak suretiyle takılan tek gözlük camı
MONOKL : Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı
MONOLOG : Kişinin kendi kendine konuşması
MONOMER : Organik molekülleri oluşturan birimyapıların her biri
MONOPOL : Tekel
MONOSİT : Molekülünde bir oksijen atomu bulunan oksit
MONOTEİZM : Tektanrıcılık
MONOTİP : Harfleri ayrı ayrı dizip döken dizgi makinesi
MONOTOMİ : Tek düzelik.Sıradan
MONOTYPE : Tek tek harflerden boyları ayarlanmış satırlar dizen mekanik dizgi makinesi
MONT : Gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa, hafif giysi
MONTAFON : Avusturya kökenli, süt verimi yüksek sığır ırkı
MONTGOMERY : ALABAMA
MONTH-MONTU-SEKMET : Savaş tanrısı
MONTPELİER : VERMONT
MOPED : Pedallı küçük motosiklet
MORALİST : Törelci
MORALİTE : Ahlaklılık
MORATORYUM : Bir ülkede olağanüstü dönemlerde devletin ödeme süresi gelmiş borçlarını yasayla ertelemesi
MOREN : Buzul taşı
MOREN : Buzultaş
MOREN : Taşlama
MORFEM : Biçimbirim
MORFOLOJİ : Şekil, biçim bilgisi
MORİNA : Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık
MORİNA : Mezgitgillerden, Kuzey denizlerinde yaşayan, eti yenilen, karaciğerinden balıkyağı çıkarılan bir balık
MORMO : İnsanları korkutmak için Hekate’nin emrinde olan korkunç bir kadın hayaleti
MORÖTESİ : Gözle görülmeyen, yapay olarak elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım, ultraviyole
MORS : Derisi, dişi ve yağı için avlanan bir hayvan
MORS : Nokta ve çizgilerden oluşan bir alfabe kullanan telgraf sistemi
MORS : Telgraf alfabesi
MORULA : Yumurta gözesinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim
MORUS : Dut
MORUZ : Siyah beyaz, yün ya da kıldan dokunmuş kumaş
MORYANA : Tarakotu
MOSKOF : Acımasız, zalim
MOSTRA : Model
MOŞAV : İsrail’de bir tür kooperatif tarım yerleşmesi
MOŞAV : İsrail’de kooparatif köyü
MOTAMOT : Kelimesi kelimesine, hiç değiştirmeden, aynen
MOTEL : Küçük otel
motel : Yolcu evi
MOTET : 12. ve 13yy.da, başka ses ve müzikle karıştırılmış olarak söylenen dini ses müziği
MOTİF : Bir eserde sık sık tekrarlanan süsleyici öğe
MOTOPOMP : Motorlu tulumba
MOTRİS : Birkaç arabalı bir katarda elektrik motoru ya da patlamalı motorla çalışan ve öbür arabaları çekmeye yarayan taşıt
MOTTO : İlkesöz
MOZAK : Domuz yavrusu
MOZZARELLA : İtalya’da manda sütünden üretilen, tadı hafif, dokusu pürüzsüz peynir türüne verilen ad
MÖNÜ : Yemek listesi
mönü : Yemek listesi
MPAA : Amerikan Sinema Birliği
MPEG : Bilgisayarlarda kullanılan, bir ses ve görüntü sıkıştırma standartı
MS : Motorlu gemi
MT : Meitneryum
MTI : Macaristan Resmi Haber Ajansı
MU : Kıl
MU : Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan, insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta
MUAF : Ayrı tutulmuş
MUALLAK : Sonuca bağlanmamış
MUAMMA : Bilmece
MUANİD : Diretken
MUARE : Dalgalı parıltılar verilmiş bir tür kumaş
MUARIZ : Karşı koyan, karşı çıkan
MUAŞŞER : Her bölümü on dizeden meydana gelen şiir türü
MUAVENET : Yardım etme
muavin : Yardımcı
MUCEM : Arap alfabesindeki noktalı harfler
MUCİR : Kiraya veren
MUCUR-MICIR-BALAST : Kırmataş
MU-ÇIDAM-BET-RU : Yüz, çehre, surat
MUÇO : Meyhaneci çırağı
MUDARA : Sağlam olmayan
MUGANNİ : Şarkıcı
MUHABBARATA-RAMAYANA : Hint destanları
MUHAL : İmkansız
MUHAMMES : Beş mısralık bendlerden oluşan divan edebiyatı nazım şekli
MUHAMMES : Her bölümü beş dizeden meydana gelen şiir türü
MUHANET : Yardım etmeyi sevmeyen
MUHARI : Baca
MUHARRER -MERKUM : Yazılmış,yazılı
MUHAYYİLE : Düş gücü
MUHTELİT : Karma, karışık
MUHTEMEL : Olası, olabilir
MUHTERİS : Hırslı
MUİNLİ : Askere alındığında ailesine bakacak kimsesi olan
MUJİK : Rus köylüsü
MUKAAR : İç bükey, konkav, obruk
MUKABELE : Aralarında aaaat ve karşıtlık bulunan kelime, tamlama ve sözleri birarada kullanmak
mukabele : Karşılık verme,karşılık
mukabil : Bir şeyin karşılığı olan
MUKARNAS : Merdiven biçiminde çıkıntıları olan kubbe
MUKASSİM : Bölüştüren, ayıran, ikilem
MUKATTA : Arap alfabesinde kendisinden sonra gelen harfle bitişmeyen harfler
MUK-MUR : Karınca
MUKNİ : İnandıran, ikna eden
MUKTAZAB-MUNSARİH-MUZARİ-MÜTEDARİK-MÜTEKARİB-HEZEC-HAFİF-MUCTAS-SERİ-TAVİL-VEFİR : Aruz vezninde bir birim
MULAJ : Bir şeyin alçı ve balmumu ile alınan kalıbı
MULAJ : Bir şeyin balmumu, alçı gibi maddeyle kalıbını çıkarmak için yapılan işlemlerin tümü
MULAJ : Heykelde bir şeyin balmumu veya alçıdan alınan kalıbı
MULAJ : Kalıp çıkarma işi
MULAJ : Katı cisimlerin alçı ya da balmumu ile alınan kalıbı
MULAJ : Terzilerin patron çıkarmak için kullandıkları bir çeşit saydam kağıt
MULAK : Anadolunun kimi yöresinde hizmetçiye verilen ad
MULAK : Hizmetçi
MULAKU : Hint Okyanusu’nda Maldiv adalar grubunda bir atol
MULAVARA : Anadolunun bazı yörelerinde saklanbaç oyununa benzer bir oyun
MULETA : Boğaya tutulan kırmızı şal
MUM : Işık yeğinliği birimi, kandela
MUM : İlkel aydınlatma aracı
MUNAR : Göz yanılması
MUNDAR- MURDAR : Kirli,pis
MUNERA : Romalı’lar Döneminde yapılan gladyatör gösterileri
MUNTAZIR : Bekleyen
MUR : İs
MURABAHA : Bir malı çok fazla karla satma
MURABBA : Dörder dizelik bentlerle kurulan nazım biçimi
MURABUT : Kuzey Afrika’da dervişlere verilen ad
murahhas* : Delege
MURAKIP : Denetçi
MURAKKA : Hat sanatında birkaç kağıdın, suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavva
MURANA : Çok yırtıcı bir deniz balığı
MURANA : Yılanbalığına benzer, yırtıcı, eti beyaz, göğüs yüzgeci olmayan deniz balığı
MURASSA : Kıymetli taşlarla bezenmiş
MURASSA : Değerli taşlarla donanmış
MURASSA : İki mısranın kelimelerinin sayıca denk, karşılıklarıyla vezin ve kafiye bakımından birlik olması
MURAT : Bingöl’de bir akarsu
MURÇ : Betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet
MURTAT-MÜRTED-ALABACAK : Dönek
MUS : Başı büyük, boynu çok kısa iri bir geyik türü
MUS : Köpük kıvamında, tuzlu yada tatlı yiyecek
MUSAMMAT : Dört ile on dize arasında bentlerden oluşan her bendin dizeleri kendi aralarında kafiyeli olan şiir türünün genel adı
MUSANDRA : Yüklük, yatak yorgan konulan yer
MUSARRA : Mısraları birbiri ile kafiyeli olan beyitler
MUSAVVER : Resimli
MUSES : Samos adasında Perseus’un kurduğu şehir
MUSHAF : Kuranı Kerim, Kelamı Kadim
MUSİBET : Ansızın gelen bela, sıkıntı
MUSİKAR : Gagasındaki deliklerden rüzgar estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu
MUSKAT : Bir cins ceviz
MUSKAT : Gaz söktürücü ve karın ağrıları için kullanılan, tıbbi bir bitki
MUSKAT-HAL : Küçük Hindistan cevizi
MUSLİN : Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir tür kumaş
MUSLİN : Şarap süzmek için kullanılan tülbent
MUSOFOBİ-ÜZOFOBİ : Farelerden korkma
MUSURANA : Güney Amerika’da yaşayan büyük su yılanı
MUŞ : Altı düz olan gezinti vapuru
MUŞABAK : Kafes biçiminde bir tür el işi
MUŞDAMMA : İnşaat ve yapıdan sorumlu ikinci dereceden bir tanrı
MUŞER : Bir çeşit testere
MUŞTA : Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası
MUŞTA : Kunduracıların, derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak
MUT : Amon’un eşi ve Theban’ın tanrıçası
MUTA : Veri
MUTAF : Keçi kılından hayvan çulu, yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse
MUTAF : Yan duran kilim aaagâhı
MUTAK : Osmanlı’da özgürlüğü geri verilmiş kul ya da karavaş
MUTANT : DNA sında değişiklik meydana gelmiş olan canlı
MUTASYON : Canlılarda çevre şartlarıyla meydana gelen ve kalıtsal olan değişiklikler
MUTASYON : Doğada ve toplumda nitelikle ilgili değişmelerin yavaş yavaş değil, birdenbire olması
MUTMAİN : İnanmış, emin olan
MUTUALİZM : İki canlının birbirlerinden faydalanarak birlikte yaşamaları
MUVAFAKAT : Razı olma, uzlaşma
MUVAZENE : Nesirde seci, nazımda kafiye yerindeki sözcüğü yalnız vezin bakımından eşit olması
MUVAZENE-BALANS : Denge, ölçü
MUVAZİ : Paralel
MUVMAN : Geniş bir kompozisyonun ana bölümleri
MUY : Saç
MUYMUL : Atmaca ve doğana benzer yırtıcı bir kuş
MUZİP : Şakacı, tagılgan
MÜCEDDERE : Anadolu’nun bazı yörelerinde mercimekli bulgur pilavına verilen ad
MÜCRE : Çekmece
MÜDANA : Minnet
MÜGE : İnci çiçeği
MÜHRE : Kimi av hayvanlarını çekmek için kullanılan çığırtkan kuş
MÜKEBBE : Büyük sepet
MÜLGA : Kaldırılmış
mülga : Varlığı kaldırılan
MÜMEYYİZ : Ayırtman
MÜMTEZİÇ : Birbirine uygun, karışık
MÜNACAAT : Konusu tanrıya yakarış olan şiir
MÜNDEMİÇ : Bir şeyin içinde var olan
MÜNKİR : İnkar eden
MÜNKİR : Yoksayımcı
MÜR : İlaç ve parfüm olarak kullanılan değerli ve hoş kokulu bir yağ
MÜRAİ-RİYA : İki yüzlü, riyakar
MÜRAL : Büyük duvar tablosu
MÜRE : Demir delmek için kullanılan araç
MÜREBBİYE : Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın
MÜREKKEP : Bileşik
MÜRUR : Geçip gitme, sona erme
MÜSABAKA : Yarışma
MÜSEBBA : Divan edebiyatında her bendi yedi dizeden oluşn nazım biçimi
MÜSEDDES : Divan şiirinde altı dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi
MÜSEKKİN : Yatıştırıcı
MÜSELLAH : Silahlı
MÜSELSEL : Bütün harfleri ve kelimeleri birbirlerine bitişik olarak yazılan bir yazı üslubu
MÜSEMMEN : Divan şiirinde sekiz dizelik bentlerden oluşan nazım biçimi
MÜSTAHKEM : Sağlamlaştırılmış
MÜSTANTİK : Sorgu yargıcı
MÜSTECİR : İzmir tavlası da denilen ve daha çok Ege yöresinde oynanan bir tavla oyunu
MÜSTEFİT : Yararlanan
MÜSTEHLİK : Tüketici
MÜSTENİT : Bir şeye dayanan
MÜSTERİH : Rahat eden
MÜŞAARE : Karşılıklı şiir söyleme
MÜTEBAHHİR : Geniş ve derin bilgisi olan
MÜTEFERRİK : Ayrılmış, dağınık
MÜTEHASSİS : Duygulu
MÜTEKARRİN : Kafiyeleri birbirinin peşinden gelen ve iki kafiyeli olan şiir
MÜTELEVVİN : Divan edebiyatında bir beytin okunuşu sırasında küçük bir değişiklikle veznin bir başka vezne çevrilmesi
MÜTEVAZİN : Denk, uygun
MÜTÜL : Mimarlıkta çıkıntı yapan ahşap parçaya verilen ad
MÜVEZZİ : Gazetecilik.Gazete satıcısı, dağıtıcısı
MÜZEKKERE : Bir iş için, herhangi bir üst makama yazılan yazı
MVMA : Motorlu Taşıt Üreticileri Birliği
MW : Malta
MYLASA : Milas’ın eski adı
MYOSOTİZ : Kemekulağı
MYRA : Antalya’nın Demre ilçesinde eski bir yerleşim

Neye, Kime Denir? Kimdir? Adresi Neresi? © 2018