Bilginin Adresi

Yararlı Bilgiler

Osmanlıca-Türkçe Sözlük [E Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı

eâcîb : şaşılası şeyler.
eamm : genelde, yaygın haliyle.
eâzım : büyükler, ileri gelenler.
eazz : çok değerli.
eb : 1 .baba. 2.ata, ced.
eb’âd : 1.boyutlar. 2.uzunluklar.
eb’ad : çok uzak.
ebâbil : kırlangıç.
ebâtil : saçma sapan sözler, ipe sapa gelmez şeyler.
ebced : sayısal değer verilmiş arap alfabesi.
ebcedhân : 1.okula yeni başlamış öğrenci. 2.acemi,
ebdâl : derviş, abdal.
ebdân : bedenler.
ebed : sonsuz gelecek zaman.
ebeden : asla, hiçbir zaman.
ebedî : sonsuz.
ebediyyen : sonsuza kadar, asla, hiçbir zaman
ebediyyet : sonsuzluk.
ebeveyn : anababa.
ebhâr : denizler.
ebhâs : bahisler, tartışmalar.
ebî : baba.
ebkem : dilsiz.
eblak : alacalı.
ebleh : bön.
eblehâne : bön bön.
eblehî : bönlük.
ebnâ : oğullar.
ebniye : binalar.
ebr : bulut.
ebrâlûd : bulutlu.
ebrâr : iyi insanlar, dürüst insanlar.
ebred : dondurucu soğuk, çok soğuk.
ebreş : 1.alacalı at. 2.alaca.
ebrişüm : ipek, bükülü ipek.
ebrû : kaş.
ebsâr : gözler.
ebülbeşer : Âdem.
ebvâb : 1.kapılar. 2.bölümler, bâblar.
ebyât : beyitler.
ebyaz : bembeyaz.
ecânib : yabancılar.
ecdâd : atalar, cedler.
ecel : hayatın sonu.
ecell : çok büyük, ulular ulusu.
echel : zırcahil.
echelüminkaragöz : . zırcahil.
ecir : 1 .ödül. 2.ücret.
ecnâs : türler, cinsler.
ecnebî : yabancı.
ecr : 1 .ödül. 2.ücret.
ecrâm : cansız varlıklar.
ecrâm -ı semâviyyegök cisimleri.
ecsâd : 1.cesetler. 2.bedenler.
ecsâm : 1.cisimler. 2.vücutlar.
ecvef : 1.kof. 2.dangalak.
ecvibe : cevaplar.
eczâ : 1.parçalar. 2.ilaç hammaddeleri.
eczâhâne : eczane.
ed’iye : dualar.
edâ : 1 .ödeme. 2.yapma, yerine getirme. 3.tarz, tavır. 4.çalım.
edeb : 1 .terbiye. 2.utanma duygusu. 3.edebiyat.
edepli : terbiyeli, edep sahibi.
ederek geçirme.
edevât : avadanlık, araçlar, aletler.
edîb : 1.edebiyatçı. 2.edepli.
edîbe : 1.bayan edebiyatçı. 2.edepli bayan.
edille : 1.deliller. 2.rehberler.
edîm : tabaklanmış deri. 2.yüzey, yüz.
ednâ : 1.en aşağı. 2.alçak mı alçak.
edvâr : devirler, çağlar.
edviye : ilaçlar, devalar.
edyân : dinler.
edyâr : manastırlar.
ef’âl : 1.fiiller. 2.hareketler, eylemler.
ef’î : engerek yılanı.
efâzıl : 1.seçkin insanlar. 2.bilginler.
efdal : en üstün, en iyi.
efgân : feryat etme, figan etme.
efkâr : fikirler, düşünceler.
efkâr -ı âmme kamuoyu.
eflâk : gökler, felekler.
efrâd : fertler, bireyler.
efrenc : Batılı, Avrupalı.
efsâne : 1 .masal. 2.efsane.
efsâr : yular.
efser : subay.
efser : taç.
efsun : afsun, büyü.
efsunger : 1.afsuncu. 2.büyüleyici.
efsûs : yazık, çok yazık, eyvahlar olsun.
efsürde : 1 .donuk. 2.üzgün, moral çöküntüsü içinde. 3.duygusuz.
efşüre : sıkılmış meyva suyu.
efvâc : bölükler.
efvâh : ağızlar.
efyûn : afyon.
efzâr : alet, araç gereç.
efzâyiş : artış.
efzûn : fazla.
eger : eğer.
ehad : 1 .bir, tek. 2.Tanrı.
ehâdîs : hadisler.
ehadiyyet : 1.birlik. 2.Tanrı’nın birliği.
ehâlî : ahali, halk.
ehass : başlıca.
ehdâf : hedefler.
ehemm : en önemlisi.
ehemmiyet atfetmek önem vermek, önemsemek
ehemmiyet kesb eylemek önem kazanmak.
ehemmiyyet : önem.
ehibbâ : dostlar.
ehil : 1 .maharet sahibi. 2.evcil. 3.bir yerde ikamet eden. 4.bir yere
ehl : 1 .maharet sahibi. 2.evcil. 3.bir yerde ikamet eden. 4.bir yere
ehl -i din bir dine inananlar.
ehl -i hâl halden anlayan
ehl -i hubre bilirkişi.
ehl -i îman iman edenler, inananlar.
ehl -i salib haçlılar.
ehl -i vukûf bilirkişi.
ehliyyet : 1.beceri sahipliği, yeterlilik, yetki. 3.yeterlilik belgesi.
ehrâm : piramit.
ehrimen : kötülük tanrısı, şeytan.
ehsâs : duygular, hisler.
ehven : 1.çok ucuz. 2.çok kolay.
ehzâb : 1.hizipler. 2.partiler. 3.gruplar.
eimme : imamlar, önderler.
eizze : 1.azizler, ermişler. 2.saygın kişiler.
ejder : 1.büyük yılan. 2.ejderha.
ejderhâ : 1 .büyük yılan. 2.ejderha.
ekâbir : büyükler, ileri gelenler.
ekâlîm : 1 .ülkeler. 2.büyük toprak parçaları.
ekall : en az.
ekalliyet : azınlık.
ekârib : yakınlar, akrabalar.
ekâvîl : sözler.
ekber : en büyük.
ekdâr : kederler, üzüntüler.
ekfân : kefenler.
ekhâl : sürmeler.
ekîd : kesin.
ekîden : kesinlikle.
ekl : yeme.
ekl edilmek yenilmek.
ekmel : mükemmel, tam.
eknâf : yerler, yöreler, taraflar.
eknûn : şimdi.
ekrem : çok cömert.
ekser : en çok.
ekserî : 1.çoğu. 2.çoğu kez.
ekseriyyâ : çoğu zaman, sık sık.
ekseriyyet : çoğunluk.
ekseriyyet -i ârâ oy çokluğu.
ekseriyyet -i mutlaka çoğunluk.
ektâf : 1.omuzlar. 2.kürek kemikleri.
ekûl : pisboğaz.
ekvân : 1.dünyalar. 2.varlıklar.
ekyâl : 1.kileler. 2.ölçekler.
ekzeb : kuyruklu yalan.
el’an : şimdi.
elaman : aman dileme, imdat, yardım
elbise : giysiler.
elem : acı, üzüntü.
elemzede :elemli.
elf : bin.
elfâz : sözler, lafızlar.
elhâc : hacı.
elhâlet hâzihi : şimdiki, günümüzdeki
elhân : şarkılar, melodiler.
elhâsıl : sonuçta.
elifba : alfabe.
elîm : acı, acıklı.
elîme : acı, acıklı.
elkıssa : kısacası, sonuç olarak.
elsine : diller, lisanlar.
eltâf : iyilikler, lütuflar.
elvâh : levhalar, tablolar.
elvân : renkler.
elvedâ : elveda.
elviye : sancaklar.
elyâf : lifler.
elyevm : bugün.
elzem : çok gerekli.
em’â : bağırsaklar.
emâkin : mekanlar.
emân : aman dileme.
emânât-ı mübâreke : kutsal emanetler.
emânet : 1.eminlik. 2.emanet.
emânetdâr :emanetçi.
emâneten : emanet olarak.
emârât : işaretler, belirtiler.
emâre : işaret, belirti.
emaret : beylik, emirlik.
emced : çok onurlu, çok şerefli.
emel : arzu.
emhâl : mühletler.
emhâr : mehirler.
emîn : 1.güvenilir. 2.emniyetli.
emîr : bey, emirlik başkanı, emir.
emir : buyruk, emir.
emir ısdâr edilmek : emir çıkartılmak.
emirnâme : ferman, emir belgesi.
emkine : mekanlar, yerler.
emlâk : mülkler.
emmâre : emredici.
emn : güvenlik, emniyet.
emniyyet : 1.güvenlik. 2.emniyet teşkilatı.
emr : 1 .emir, buyruk. 2.iş.
emrâz : hastalıklar.
emred : bıyıkları yeni terlemiş genç.
emsâl : 1.hikayeler. 2.masallar.
emsâl : 1.örnekler. 2.benzerler.
emsile : örnekler.
emtia : mallar.
emvâc : dalgalar.
emvâl : mallar.
emvâl -ı gayr-i menkûle. taşınmaz mallar.
emvât : ölüler.
emzice : mizaçlar, karakterler.
enâm : 1.canlılar. 2.insanlar.
enbân : heybe.
enbâr : ambar.
enbîk : imbik.
enbiyâ : peygamberler.
enbûh : 1.kalabalık. 2.gür. 3.yoğun.
encâm : son.
encîr : incir.
encüm : yıldızlar.
encümen : 1.topluluk. 2.dernek. 3.heyet. 4.komisyon.
endâm : boy bos.
endâze : 60 cm.lik uzunluk ölçüsü.
endek : az.
ender : çok az bulunan.
enderûn : 1 .iç, içerisi. 2.harem dairesi. 3.gönül, kalp.
enderü’l-vukû : az rastlanır.
endîşe : 1 .düşünce. 2.kaygı.
endişeli : kaygılı.
endîşenâk olmak kaygılanmak.
endîşnâk : 1.düşünceli. 2.kaygılı.
endûh : keder.
ene : ben.
enf : burun.
enfâs : nefesler, soluklar.
enfes : çok nefis.
enfüs : 1.nefisler. 2.ruhlar.
engâr : san.
engûr : üzüm.
engübin : bal.
engüşt : parmak.
engüşter : yüzük.
engüştnümâ : parmakla gösterilen.
enhâr : nehirler, ırmaklar.
enîn : inleme, inilti.
enîs : 1.dost. 2.sevgili.
enkâz : yıkıntı.
enmûzec : örnek, numûne.
ensâb : nesepler, soylar.
ensâc : dokular.
ensâl : nesiller, kuşaklar.
ensâr : yardımcılar.
ensice : 1.dokular. 2.kumaşlar.
envâ’ : çeşitler, neviler.
envâr : ışıklar.
enver : çok parlak.
enzâr : bakışlar, gözler.
erâcîf : saçmalıklar, uydurmalar.
erâmil : dullar.
erâzî : arazi.
erâzil : reziller, aşağılıklar.
erba’ : dört.
erba’a : dört.
erbâb : 1.sahip. 2.başkan. 3.usta.
erbain : kırk. hadîs-i ~ kırk hadis.
erc : değer.
ercmend : değerli, saygın.
ercümend : değerli, saygın.
erfa’ : çok yüce, çok yüksek.
erganun : org.
ergevân : erguvan.
erguvân : erguvan.
erguvânî : erguvan rengi.
erîke : taht.
eriş : arşın.
erkâm : 1.rakamlar. 2.yazılar.
erkân : 1.direkler. 2.temeller, esaslar. 3.ileri gelenler, üst düzeyde
erkân-ı harbiyye-i umûmiyye genel kurmay başkanlığı.
ermeğân : armağan.
erneb : tavşan.
erre : testere.
ervâh : ruhlar.
erz : değer, kıymet.
erzâk : yiyecek, erzak.
erzân : 1.ucuz. 2.yaraşır, layık.
erzânî : 1 .ucuzluk. 2.liyakat, yeterlilik.
erzel : en rezil, en aşağılık.
erzen : darı.
erziş : değer, kıymet, itibar.
erzîz : kalay.
es’ad : çok mutlu.
es’âr : fiyatlar.
es’ile : sorular.
esâmî : isimler.
esâret : tutsaklık.
esâs : asıl, kök, temel.
esâsât : asıllar, esaslar.
esâsen : aslında.
esâtîr : 1 .mitoloji. 2.uydurma sözler.
esâtîz : 1 .ustalar. 2.üstadlar.
esb : at.
esbâb : sebepler.
esbâb -ı mûcibe gerekçe, gerekçeler.
esbâb -ı mücbire zorlayıcı sebepler.
esbâb -ı zarûriyye zorunlu sebepler.
esbak : önceki, daha önceki, eski.
esed : arslan.
esef : üzülme, hayıflanma.
esefâ : vah vah, eyvahlar olsun, yazık!
esefnâk : üzücü.
eser : 1 .iz. 2.eser, yapıt. 3.kitap.
esfâr : seferler, yolculuklar.
esfel : 1.en aşağı. 2.aşağılıkların en aşalığı.
eshâb : 1.sahipler. 2.ashab.
eshâm : 1.hisseler. 2.senetler.
eshâr : seherler.
eshel : en kolay.
eshiyâ : cömertler.
esîr : tutsak.
esîrân : tutsaklar.
eslâf : selefler, geçmişler.
esliha : silahlar.
esmâ : isimler.
esmân : değerler, kıymetler, bedeller.
esmâr : meyvalar.
esmer : karayağız, esmer, koyu tenli.
esnâ : sıra, an.
esnâf : 1.sınıflar. 2.esnaf.
esnaf teşkilatı.
esnâm : putlar.
esnân : dişler.
esra’ : en çabuk, en hızlı.
esrâr : sırlar, gizler.
esrârengîz : gizemli.
esrarkeş : esrar içen, esrarcı.
ester : katır.
esvâb : giysiler.
esvât : sesler.
esved : siyah.
esyâf : kılıçlar.
eş’âr : şiirler.
eşcâr : ağaçlar.
eşhâs : kişiler.
eşhür : aylar.
eşi’a : ışıklar, ışınlar.
eşk : gözyaşı.
eşkâl : şekiller
eşkâlûd : gözyaşlı.
eşkiyâ : haydutlar, yol kesenler.
eşna’ : en kötü, en çirkin.
eşrâf : seçkinler, ileri gelenler, sosyete.
eşref : en şerefli.
eşref -i mahlûkât. varlıkların en şereflisi, insan.
et’ime : yiyecekler.
etemm : tam, mükemmel, eksiksiz.
etfâl : çocuklar.
etıbbâ : doktorlar, tabipler.
etrâf : yöre, çevre.
etrâk : Türkler.
etvâr : tavırlar.
evâhir : sonlar, son günler.
evâil : başlar, ilk günler.
evâmir : emirler, buyruklar.
evân : çağ.
evânî-i turâbe :toprak çanak çömlek.
evâsıt : ortalar, ortadakiler.
evbâş : ayak takımı, külhanbeyler.
evc : doruk, zirve.
evdiye : vadiler, dereler.
evhad : bir tane, biricik.
evhâm : vehimler, kuruntular.
evkâf : vakıflar.
evkât : vakitler.
evlâ : en iyi, en uygun.
evlâd : 1.çocuklar. 2.soy.
evleviyyet : öncelik.
evliyâ : 1.velîler. 2.önderler. 3.yetkililer.
evrâd : dualar.
evrâk : 1.kağıtlar. 2.belgeler. 3.arşiv.
evreng : taht.
evsâf : vasıflar, özellikler.
evsat : orta, ortadaki.
evtâd : kazıklar.
evvel : 1 .ilk. 2.başlangıç. 3.önce.
evvelâ : ilkin, ilk önce.
evvelâhır : alt tarafı, önü sonu.
evvelbahar : ilkbahar.
evvelemirde : işin başında, her şeyden önce.
evveliyyât : daha öncesi, eski durumu.
evzân : 1.ölçüler. 2.vezinler. 3.ağırlıklar.
eyâlât : 1 .eyaletler. 2.memleketler, topraklar.
eytâm : yetimler, öksüzler.
eyvân : 1.ayvan. 2.sundurma. 3.çardak.
eyyâm : günler.
eyzan : ve yine, aynı şekilde.
ezânî : ezan ile ilgili.
ezdâd : karşıtlar, zıtlar.
ezel : öncesizlik, geçmişe doğru sonsuzluk.
ezelbeezel : ezelden beri.
ezelî : ezele ilişkin.
ezeliyyet : ezellik durumu.
ezhân : zihinler.
ezhâr : çiçekler.
eziyyet : üzme.
ezkâr : 1.zikirler. 2.anmalar.
ezkazâ : tesadüfen.
ezkiyâ : zekiler.
ezmân : zamanlar.
ezmine : zamanlar, çağlar.
ezmine -i cedîde yeni çağ.
ezmine -i kadîme eski zamanlar, eski çağlar.
ezmine -i mütekaddime eski çağlar.
ezrak : mavi.
ezvâc : çiftler.
ezvâk : zevkler.
ezyâl : 1.ekler, zeyiller. 2.kuyruklar.

Neye, Kime Denir? Kimdir? Adresi Neresi? © 2018