pâ : ayak.
pâbend : ayak bağı.
pâbercâ : yerinde, duran, ayakta duran.
pâberikâb : gitmek üzere, hareket etmek üzere.
pâbeste : ayağı bağlı.
pâbirehne : yalınayak.
pâbûsî : ayak öpme.
pâcâme : pijama.
pâçe : paça.
pâdşâh : padişah.
pâdşâhî : padişahlık.
pâdzehr : panzehir.
paha : değer, kıymet.
pâk : temiz.
pâkbâz : 1 .fedai. 2.canını hiçe sayan aşık.
pâkdâmen : iffetli.
pâkîze : temiz.
paklanmak temizlenmek.
pâlân : semer, palan.
pâlânduz : semerci.
pâmâl : ezilmek, çiğnenmek.
pâmâl olmak ezilmek, çiğnenmek, ayaklar altında kalmak.
pâpûş : pabuç.
paralamak parçalamak, parça parça etmek.
paralanmak parça parça olmak.
paralar ve armağanlar.
pârçe : parça.
pâre : parça.
pâre pâre : 1.parça parça. 2.paramparça.
pârelenmek parça parça olmak.
parlayan, sevgili, maşuk.
pars : İran, Pers ülkesi.
pars : panter.
pârsâ : sofu.
pârsî : farsça.
pâsban : bekçi, gece bekçisi.
pâş : saçan, serpen.
pây : 1 .ayak. 2.dip.
pâyân : son.
pâyânsız : sonsuz, bitmez tükenmez, engin.
pâybend : 1 .ayak bağı. 2.engel.
pâybûsî : ayak öpme.
pâydâr : kalıcı, sağlam, sürekli, devamlı.
pâye : 1.rütbe, derece. 2.basamak.
pâyende : 1 .kalıcı, sürekli. 2.payanda, destek.
pâyidar : kalıcı, sağlam, sürekli, devamlı.
pâyin : aşağı.
pâyitaht : başkent.
pâyîz : güz.
pâykûb : dans eden.
pâzâr : 1.çarşı, pazar. 2.alışveriş.
pazar eylemek alışveriş yapmak.
peder : baba.
pederâne : babaca.
pederî : 1.babalık. 2.babaya ait, baba tarafı.
pederşâhî : ataerkil.
pehlevân : 1 .yiğit. 2.pehlivan.
pehlivan bk. pehlevân.
pehlû : böğür, yan.
pehn : geniş.
pehnâver : 1 .engin. 2.geniş.
pejmürde : 1 .solgun. 2.dağınık. 3.yırtık.
pekiştiren yeni kelimeler türetmeye yarayan orta ek.
pelas : 1.kilim. 2.çul.
peleng : 1.leopar. 2.kaplan.
pelîd : kirli.
penah : sığınma.
penahgâh : sığınacak yer, sığınak.
penâhî : sığınma.
penbe : 1.pamuk. 2.pembe.
penc : beş.
pence : pençe.
pencidü bk. pencüdü.
pencise bk. pencüse.
penciyek bk. pencüyek.
pencüdü : . beş ve iki.
pencüse : . beş ve üç.
pencüyek : . beş ve bir.
pençe : pençe.
pend : öğüt.
pendname : öğüt kitabı.
penîr : peynir.
per : 1 .kanat. 2.kuşların iri tüyü, yelek.
perakende : 1.dağınık. 2.toptan olmayan.
perçem : 1.kakül. 2.yele. 3.bayrak. 4.bayrak püskülü.
perdedar : kapı görevlisi.
perend : atlas.
perende : 1.kuş. 2.takla.
perest : tapan.
perestâr : 1 .tapan. 2.besleme. 3.dalkavuk.
perestîde : 1.tapınılan. 2.taparcasına sevilen, sevgili.
perestiş : 1.tapınma. 2.taparcasına sevme.
perestişgâh : mabet, tapınak.
perestişkâr : 1.tapan. 2.taparcasına seven.
perestişkârâne : . taparcasına.
perestû : kırlangıç.
pergâl : pergel.
pergâr : pergel.
perhizkâr : sakınan.
perîçihre : 1 .peri kadar güzel yüzlü.
perihan : peri padişahı.
perîpeyker : peri kadar güzel yüzlü.
perîşan : 1 .dağınık. 2.kötü durumda, perişan.
perişan olmak darmadağın olmak.
perîşanhal : hali perişan olan.
perîveş : peri gibi güzel.
perniyân : işlemeli atlas.
pertavsız : büyüteç.
pertev : ışık.
pertevsuz : büyüteç.
pervâ : 1.çekinme. 2.korku.
pervâne : 1 .pervane böceği. 2.fırıldak, pervane. 3.ulak.
pervâneveş : pervane gibi.
pervâsız : 1 .çekinmeyen. 2.korkmayan.
pervaz : 1.uçma. 2.saçak.
perver : yetiştiren, eğiten, büyüten, besleyen.
perverde etmek beslemek, gütmek.
perverdigâr : Tanrı.
pervin : Ülker, Süreyya.
pes : arka.
pesend : beğenen.
pesendîde : beğenilmiş, makbul.
pesmânde : arta kalan.
peszinde : geriye kalan, yaşayan son örnekler.
peşîman : pişman.
peşin : önceden.
peşm : yün.
peşşe : sivrisinek.
peşşebend : cibinlik.
peştemal : peştemal, hamam havlusu.
peyâm : haber.
peyamber : peygamber.
peydâ : ortada, açıkta.
peyderpey : peşpeşe, ardy sıra.
peygam : haber.
peygamber : 1 .peygamber. 2.haberci.
peyk : ulak.
peykân : temren.
peyke : sedir, kanepe.
peyker : yüz.
peymâ : yol alan, kateden, ölçen.
peymâne : kadeh.
pîl : fil.
pinhan : gizli, saklı.
pîr : 1 .yaşlı. 2.tarikat kurucusu.
pîrahen : gömlek, mintan.
pîrâye : süs.
pîrezen : yaşlı kadın.
pistan : meme.
piste : fıstık.
pîş : 1 .ön. 2.yan. 3.huzur. 4.önce.
pîşânî : alın.
pîşdar : öncü.
pîşe : 1.meslek. 2.sanat. 3.huy.
pîşekâr : 1. .sanatçı. 2.meslek sahibi. 3.ortaoyununda oyunu
pîşgâh : 1 .ön. 2.huzur.
pîşgîr : peşkir.
pîşîn : peşin.
pîşva : önder, lider.
piyâde : 1.yaya, yürüyen. 2.askerlikte piyade sınıfy. 3.satranç
piyâle : 1.kadeh. 2.şarap kadehi.
post : 1 .hayvan derisi. 2.post. 3.makam.
postîn : kürk.
postnişin : 1. .postta oturan. 2.pîre vekaletle postta oturan, tekke
Prof. Dr. Mehmet KANAR
pûd : argaç, dokumada enine dokunulan ip.
puhte : pişmiş, pişkin, olgun.
pul : para.
pûlâd : çelik, polat.
pulat : çelik, polat.
pur : dolu.
pûr : oğul.
pûş : giyen, örten.
pûşîde : 1 .örtülü. 2.gizli. 3.kapalı. 4.örtü.
pûte : pota.
pûyân : 1.koşan, hızla giden. 2.geçip giden.
pûyân olmak geçip gitmek.
pûziş : özür.
pür : dolu.
pürhûn : kan dolu, kanlı.
pürsükût : derin sessizlik içinde.
pürz : hav, kumaş havı.
püser : oğul.
püşt : 1 .arka. 2.sırt. 3.homoseksüel erkek.
püştîban : 1.destek. 2.destek veren.