Anatomi – Yapıbilim, Yinbilim, Gövdebilim
Anatomik – Yapıbilimsel, Yinbilimsel
Anatomist – Yapıbilimci, Yinbilimci
Anesteziyoloji – Uyuşturumbilim
Anjioloji – Damarbilim
Antropoloji – İnsanbilim
Bakteriyoloji – Bakteri bilimi
Biyoloji – Dirimbilim, Yaşambilim
Biyolojik – Dirimsel, Dirimbilimsel
Biyolog – Dirimbilimci (daha&helliip;)
Etiket: türkçesi
Matematik Terimleri
A ile B nin Kartezyen Çarpımı:
Birinci bileşeni A dan, ikinci bileşeni B den alınarak elde edilen ikililerin kümesidir…
A Kümesinden B nin Farkı:
A kümesinin B kümesi ile ortak olmayan elemanlarından olu-şan kümedir…
A Kümesinden B ye Fonksiyon:
A nın elemanlarından herbirini, B nin elemanlarına bir ve yalnız bir kez eşleyen bağıntıdır…
Açı:
Başlangıç noktaları aynı olan iki ışının birleşim kümesidir…
Açık Önerme:
İçinde bulunan bilinmeyene verilen değerlere göre doğru ya da yanlış önerme olan ifadelerdir…
Açıortay:
Başlangıç noktası açının köşesi olan ve açının kenarlarıyla eş açılar oluşturan ı-şındır…Açısal Bölge: Açı ile açının iç bölgesinin birleşim kümesidir…
Ağırlık merkezi :
Bir üçgende üç kenarortay bir noktada kesişir. Kesim noktasına ağırlık merkezi denir. Ağırlık merkezi G ile gösterilir.
Aksiyom:
Doğru olduğu ispatsız kabul edilen matematiksel ifadedir…
(daha&helliip;)
Tıp Meslek Ünvanları ve Terimleri Sözlüğü [Anlamları]
Anatomi – Yapıbilim, Yinbilim, Gövdebilim
Anatomik – Yapıbilimsel, Yinbilimsel
Anatomist – Yapıbilimci, Yinbilimci
Anesteziyoloji – Uyuşturumbilim
Anjioloji – Damarbilim
Antropoloji – İnsanbilim
Bakteriyoloji – Bakteri bilimi
Biyoloji – Dirimbilim, Yaşambilim
Biyolojik – Dirimsel, Dirimbilimsel
Biyolog – Dirimbilimci (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Z Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
za’f : zayıflık, zaaf.
za’f gelmek zayıflamak.
za’ferân : safran.
za’fî : zayıflıkla ilgili, zaaf ile ilgili.
za’fiyyet : zayıflık, zafiyet.
zâbıta : güvenlik görevlisi.
zâbih : boğazlayan.
zâbit : subay.
zâbitân : subaylar.
zabt : 1 .tutma. 2.ele geçirme. 3.kavrama.
zabt edilmek ele geçirilmek.
zabt etmek ele geçirmek.
zabtiye nâzırı emniyet genel müdürü.
zabtiye nezâreti emniyet genel müdürlüğü.
zabtiyye : güvenlik güçleri, polis, jandarma.
zabtnâme : tutanak, zabıt yazısı.
zabtürabt : disiplin.
zâc : göztaşı.
zâd : azık.
zâd : 1 .doğmuş. 2.doğum. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Y Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
yâ : ey.
yâb : bulan.
yâbis : kuru.
yâd : 1 .hatırlama. 2.gönül, hatır. 3.anı, hatıra.
yâd edilmek anılmak, hatırlanmak.
yâd etmek anmak, hatırlamak.
yâdgâr : 1 .anı. 2.hatıra.
yadigâr bk. yâdgâr.
yağmâ : talan, çapul.
yağma eylemek talan etmek, yağmalamak.
yağmâger : yağmacı.
yah : buz.
yahbeste : buzlanmış, donmuş.
yâhud : yahut.
yâis : umutsuz.
yakaza : uyanıklık.
yakîn : kesin bilgi.
yakînen : kesin olarak.
yaklaşan. 3.sürgüne gönderilmiş.
yaklaşması.
yâkût : 1.yakut. 2.dudak.
yakzân : uyanık.
yâl : 1 .yele. 2.boyun.
yâleyte : keşke.
(daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [V Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
va’d : vaat.
va’d edilmek vaat edilmek.
va’d etmek vaat etmek.
va’z : vaaz, dinî öğüt.
vâbeste : bağlı.
vâbestegân : bağlılar.
vâcib : gerekli.
vâcib olmak gerekmek.
vâcibât : gerekenler, yapılması gerekli olanlar.
vâcibe : gereken, yapılması gerekli olan.
vâcibülîfâ : yapılması gereken, yerine getirilmesi gereken.
vâcibülvücûd : Tanrı.
vâcid : 1.Tanrı. 2.meydana getiren.
vâdî : 1.vadi. 2.nehir yatağı. 2.saha, alan.
vâfir : bol.
vâh : vah, yazık.
vâha : vaha, çöl ortasındaki yeşil alan.
vahâmet : korkunçluk, vehamet, tehlikeli durum.
vâhasretâ : eyvahlar olsun.
vâhayfâ : yazıklar olsun, eyvahlar olsun, vah vah.
vahdânî : Tanrı’nın birliği ile ilgili.
vahdâniyyet : Tanrı’nın tekliği.
vahdet : 1.teklik. 2.birlik, beraberlik. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Ü Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
übbehet : ululuk.
übüvvet : babalık.
ücret : hizmet karşılığında verilen para.
ücûr : ücretler.
ücûrât : ücretler.
üdebâ : edipler.
üf’ûle : .görev, fonksiyon.
üf’ûlevî : görevle ilgili, fonksiyonel.
üftâde : 1 .düşmüş. 2.düşkün. 3.aşık. 4.zavallı.
üftâdegân : 1.düşmüşler. 2.düşkünler. 3.aşıklar. 4.zavallılar.
üftânühîzân :. düşe kalka.
üfûl : 1.batış. 2.ölüm.
ükül : 1 .meyva. 2.azık. 3.zeka.
ülfet : 1.dostluk. 2.kaynaşma. 3.görüşme, konuşma.
ülfet etmek 1.dostluk kurmak. 2.kaynaşmak, alışmak. 3.görüşmek, konuşmak.
ümem : ümmetler.
ümenâ : güvenilir kişiler.
ümerâ : emirler. (daha&helliip;)