nâ : olumsuzluk eki.
na’l : nal.
na’lbend : nalbant.
na’lbur : nalbur.
na’lçe : nalça.
na’nâ’ : nane.
na’re : nara, haykırma.
na’ş : naaş, cenaze.
na’t : 1 .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.
nââşnâ : yabancı.
naat : 1 .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.
nâb : saf, halis, katışıksız.
nâbecâ : yersiz.
nâbehre : 1 .nasipsiz. 2.soysuz.
nâbekâr : 1 .hayırsız. 2.işe yaramaz.
nâbîna : kör.
nâbûd : 1.yok. 2.yokluk. 3.perişan.
nabz : nabız.
nabzgîr :nabza göre şerbet veren. (daha&helliip;)
Kategori: Sözlük
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [M Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [L Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
lâ : 1 .hayır. 2.yoktur.
la’l : 1 .al. 2.lal taşı. 3.kırmızı dudak.
lâakal : en azından, hiç olmazsa.
lâbe : yalvarma.
lâbis : giyen.
lâbis olmak giymek.
lâbüd : gerekli, lazım.
lâcerem : kuşkusuz.
lâcverd : lacivert.
lâdînî : laik, din dışı.
lâf : söz.
lafazan : geveze.
lafız : söz.
lâfügüzâf : . boş söz, zırva. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [K Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ka’b : 1 .aşık kemiği. 2.tavla zarı. 3.küp.
ka’r : 1 .derinlik. 2.çukur. 3.dip.
kabâ : cübbe.
kabahat : suç, kusur.
kabâih : suçlular, kabahatliler.
kabâil : kâbileler.
kabîh : çirkin, hoş olmayan.
kâbil : 1.mümkün. 2.yetenekli.
kabîl : gibi, benzeri.
kâbil olmak mümkün olmak, elvermek.
kabîle : boy, kâbile.
kâbile : ebe.
kâbil-i kıyas kıyaslanabilir, karşılaştırılabilir.
kâbiliyet : yetenek.
kâbiliyyât : yetenekler. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [J Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
jâj : anlamsız söz, zırva.
jâjhây : boşboğaz, zevzek.
jâle : çiy, şebnem.
jeng : pas.
jengâr : pas.
jerf : derin.
jerfâ : derinlik.
jerfbîn : ayrıntılı düşünen, dikkatli.
jinde : 1.yırtık, eski. 2.yamalı hırka.
jindepûş : 1. .yamalı hırka giyen. 2.derviş.
jiyân : 1.kükremiş. 2.kızgın.
jülîde : dağınık, karışık.
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [İ Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
i’câz : 1.aciz bırakma. 2.şaşırtma.
i’dâdî : lise.
i’dâm : yok etme, öldürme.
i’lâ : yükseltme, yüceltme.
i’lâ edilmek yükseltilmek, yüceltilmek.
i’lâm : bildirme.
i’lâm edilmek bildirilmek.
i’lân : ilan.
i’mâl : yapma, işleme.
i’mâr : bayındırlaştırma, mamûr etme.
i’râz : 1.yüz çevirme. 2.uzak durma.
i’tâ : 1.verme. 2.verilme. 3.ödeme. 4.ödenme.
i’tâ edilmek 1.verilmek. 2.ödenmek.
i’tâ etmek 1.vermek. 2.ödemek.
i’tâ olunmak verilmek.
i’tâk : âzâd etme, özgür bırakma.
i’tikâf : bir yere kapanma, köşesine çekilerek yaşama. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [I Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ıhlamur : ıhlamur.
ık’âd : oturtma.
ıkd : 1 .dizi. 2.kolye, gerdanlık.
ıklîm : iklim.
ıktıdâ : uyma.
ırdâ : emzirme, süt verme.
ırk : 1 .soy, ırk. 2.damar. 3.kök.
ırk -ı ahmer kızılderili ırkı.
ırk -ı ebyaz beyaz ırk.
ırken : ırk bakımından.
ırkî : ırk ile ilgili.
ırz : namus, iffet.
ırzâ : emzirme, süt verme. (daha&helliip;)