Tehlike Uyarı İşaretleri
Arama Sonucu – "iy"
KIRMIZI ET ÜRETİM İSTATİSTİKLERİ Aralık / 2010
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan kırmızı et üretim istatistikleri 2010 yılına kadar; mezbahalarda kayıt altına alınan büyükbaş-küçükbaş hayvan kesimleri ile derisi Türk Hava Kurumu’na ulaşan kurban derilerinden elde edilen verilere dayanmakta idi. Mevcut kapsamı arttırmak ve karşılaştırılabilir istatistikleri daha kısa periyotlarla üretmek amacıyla, 2010 yılı Ocak ayından itibaren hayvansal ürünleri girdi olarak kullanan sanayinin NACE Rev.2’ye göre 10.11 ve 15.11 başlığı altında faaliyet gösteren işletmelerden veri derleme çalışmaları başlatılmıştır. Bu haber bülteni Ocak – Aralık 2010 tarihleri arası aylık kırmızı et üretim istatistiklerini kapsamaktadır.
Aralık ayı kırmızı et üretimi 53 847 ton olarak tahmin edildi (daha&helliip;)
Kan Grubu Özellikleri
Kan Gruplarının Keşfi:
Kan transfüzyonlarının, kan grupları hakkında hiçbir bilgi olmadığı halde önceleri başarıyla sürdürülmesi dikkat çekicidir. Landois 1875’de köpek kanının başka bir cinsin kanı ile karıştırıldığında 2 dk. içerisinde hemen daima lizise (hücre parçalanması) neden olduğunu bildirmiştir. Bu çalışmadan haberdar olan Karl Landsteiner 22 kişide yaptığı çalışmada eritrosit ve serum arasındaki reaksiyonları tarif ederek 1901’de sonuçlarını yayınlamıştır. Landsteiner önceleri A, B, C olmak üzere üç kan grubu tanımladı. Sonraki yıl öğrencileri olan DeCastello ve Sturli 155 kişiyi kapsayan daha geniş bir çalışma ile kan grup sistemini A, B, O, AB olarak tanımladılar (1902). (19. yy’ın ikinci yarısında Alman bir doktorun şu sözleri şaşırtıcı değildi. Koyun kanı nakletmek için üç tane koyuna ihtiyaç vardır; ilki kanı alınan, ikincisi kanın nakledilmesine müsaade eden, üçüncüsü ise nakli gerçekleştiren olarak). 1922’de Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden Landsteiner 1930 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülmüştür. (daha&helliip;)
Ünlülerin Eski (Gerçek) İsimleri
Ahmet Özhan : Ahmet Şükrü Kadıöz
Ahu Tuğba : Tuğba Çetin
Asena : Onur Çakmak
Ayhan Işık : Ayhan Işıyan
Aytaç Arman : Veysel İnce
Banu Alkan : Renka Bronkavi
Bulut Aras : Uğur Fidan
Bülent Ersoy : Bülent Erkoç
Cahide Sonku : Cahide Serap
Cüneyt Arkın : Fahrettin Cüreklibatur (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Z Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
za’f : zayıflık, zaaf.
za’f gelmek zayıflamak.
za’ferân : safran.
za’fî : zayıflıkla ilgili, zaaf ile ilgili.
za’fiyyet : zayıflık, zafiyet.
zâbıta : güvenlik görevlisi.
zâbih : boğazlayan.
zâbit : subay.
zâbitân : subaylar.
zabt : 1 .tutma. 2.ele geçirme. 3.kavrama.
zabt edilmek ele geçirilmek.
zabt etmek ele geçirmek.
zabtiye nâzırı emniyet genel müdürü.
zabtiye nezâreti emniyet genel müdürlüğü.
zabtiyye : güvenlik güçleri, polis, jandarma.
zabtnâme : tutanak, zabıt yazısı.
zabtürabt : disiplin.
zâc : göztaşı.
zâd : azık.
zâd : 1 .doğmuş. 2.doğum. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Y Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
yâ : ey.
yâb : bulan.
yâbis : kuru.
yâd : 1 .hatırlama. 2.gönül, hatır. 3.anı, hatıra.
yâd edilmek anılmak, hatırlanmak.
yâd etmek anmak, hatırlamak.
yâdgâr : 1 .anı. 2.hatıra.
yadigâr bk. yâdgâr.
yağmâ : talan, çapul.
yağma eylemek talan etmek, yağmalamak.
yağmâger : yağmacı.
yah : buz.
yahbeste : buzlanmış, donmuş.
yâhud : yahut.
yâis : umutsuz.
yakaza : uyanıklık.
yakîn : kesin bilgi.
yakînen : kesin olarak.
yaklaşan. 3.sürgüne gönderilmiş.
yaklaşması.
yâkût : 1.yakut. 2.dudak.
yakzân : uyanık.
yâl : 1 .yele. 2.boyun.
yâleyte : keşke.
(daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [V Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
va’d : vaat.
va’d edilmek vaat edilmek.
va’d etmek vaat etmek.
va’z : vaaz, dinî öğüt.
vâbeste : bağlı.
vâbestegân : bağlılar.
vâcib : gerekli.
vâcib olmak gerekmek.
vâcibât : gerekenler, yapılması gerekli olanlar.
vâcibe : gereken, yapılması gerekli olan.
vâcibülîfâ : yapılması gereken, yerine getirilmesi gereken.
vâcibülvücûd : Tanrı.
vâcid : 1.Tanrı. 2.meydana getiren.
vâdî : 1.vadi. 2.nehir yatağı. 2.saha, alan.
vâfir : bol.
vâh : vah, yazık.
vâha : vaha, çöl ortasındaki yeşil alan.
vahâmet : korkunçluk, vehamet, tehlikeli durum.
vâhasretâ : eyvahlar olsun.
vâhayfâ : yazıklar olsun, eyvahlar olsun, vah vah.
vahdânî : Tanrı’nın birliği ile ilgili.
vahdâniyyet : Tanrı’nın tekliği.
vahdet : 1.teklik. 2.birlik, beraberlik. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Ü Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
übbehet : ululuk.
übüvvet : babalık.
ücret : hizmet karşılığında verilen para.
ücûr : ücretler.
ücûrât : ücretler.
üdebâ : edipler.
üf’ûle : .görev, fonksiyon.
üf’ûlevî : görevle ilgili, fonksiyonel.
üftâde : 1 .düşmüş. 2.düşkün. 3.aşık. 4.zavallı.
üftâdegân : 1.düşmüşler. 2.düşkünler. 3.aşıklar. 4.zavallılar.
üftânühîzân :. düşe kalka.
üfûl : 1.batış. 2.ölüm.
ükül : 1 .meyva. 2.azık. 3.zeka.
ülfet : 1.dostluk. 2.kaynaşma. 3.görüşme, konuşma.
ülfet etmek 1.dostluk kurmak. 2.kaynaşmak, alışmak. 3.görüşmek, konuşmak.
ümem : ümmetler.
ümenâ : güvenilir kişiler.
ümerâ : emirler. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [U Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
u’cûbe : acayip, şaşılacak şey.
ubûdiyyet : kulluk.
ubûr : geçiş.
ucb : kendini beğenme.
ucu arasındaki uzaklık.
ûd : 1 .öd ağacı. 2.ud.
ûdî : ud sanatçısı.
udûl : vazgeçme.
udûl etmek vazgeçmek.
ufuk : ufuk.
ufûnet : 1.yangı. 2.kötü koku.
uhde : sorumluluk.
uhrâ : başka, diğer.
uhrevî : ahiret ile ilgili.
uht : kızkardeş.
uhuvvet : kardeşlik.
ukâb : kartal.
ukalâ : akıl sahipleri.
ukbâ : ahiret.
ukde : 1.düğüm. 2.gönül üzüntüsü. 3.sorun. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [T Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
tâ : 1 .kat. 2.büklüm. 3.tane.
tâ : kadar.
ta’biye : 1.yerine koyma. 2.kurulu düzen.
ta’biyetülceyş : strateji.
ta’cîl : acele ettirme.
ta’dâd : 1.sayma. 2.sayım. 3.sayı.
ta’dâd etmek 1.saymak. 2.değerlendirmek, kabul etmek.
ta’dîl : 1.değiştirme. 2.doğrulama.
ta’dîlat : değiştirmeler, değişiklik.
ta’dilât yapmak değişiklik yapmak.
ta’dîlen : değiştirilerek, değişiklik yapılarak.
ta’kîb : takip, ardına düşme.
ta’kîbât : kovuşturma.
ta’kîbat yapmak kovuşturmak.
ta’kîben : takip ederek, ardına düşerek.
ta’lîk : 1.askıya alma. erteleme.
ta’lîk edilmek asılmak, iliştirilmek, tutturulmak.
ta’lîl : 1.sebep gösterme. 2.tümdengelim.
ta’lîm : 1.öğretme. 2.öğrenme. 3.meşk. 4.idman, egzersiz. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Ş Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
şa’r : kıl.
şa’riyye : şehriye.
şa’şa’a : 1.gösteriş. 2.parlaklık.
şa’şa’adâr : 1. .gösterişli. 2.parlak.
şâd : sevinçli.
şâd etmek sevindirmek, mutlu etmek.
şâd olmak sevinmek, mutlu olmak.
şâdân : sevinçli.
şâdî : sevinç.
şâdmân : sevinçli.
şâdmânî : sevinç.
şâdurvan : şadırvan.
şafak : güneşin doğacağı sıradaki aydınlık.
şâfi’ : şefaatçi.
şâgird : 1.öğrenci. 2.çırak.
şâgirdân : 1.öğrenciler. 2.çıraklar.
şâh : 1 .dal. 2.boynuz.
şâh : 1 .padişah. 2.ıran şahı. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [S Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
sâ’î : çalışan, gayret eden.
sâ’î olmak çalışmak, gayret etmek.
sa’leb : tilki.
sa’y : çalışma, çaba gösterme.
saâdet : mutluluk.
saâdetbahş :mutluluk veren.
saâdetmend : mutlu, bahtiyar.
sabâ : 1 .meltem, gündoğusunden esen yel. 2.sabâ makamı.
sabâvet : çocukluk.
sâbık : 1.eski. 2.bir önceki.
sâbıka : 1.geçmişte kalan suç. 2.bir insanın geçmişteki hali.
sâbıküzzikr : anılan, zikredilen.
sabır : dayanma, kendini tutma.
sabî : 1 .bebek. 2.küçük çocuk.
sâbi’ : yedinci.
sâbi’an : yedincisi, yedinci olarak.
sâbi’î : yıldıza tapan.
sâbir : sabırlı.
sâbit : 1.kanıtlanmış. 2.yerinde duran.
sabr : sabır.
sabûh : sabah içilen şarap.
sabun : sabun. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [R Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ra’d : gökgürültüsü.
ra’nâ : güzel, hoş.
ra’şe : titreme.
ra’şe vermek titretmek.
ra’şedâr :titrek, titreyen.
rabb : 1 .Tanrı, Allah. 2.efendi.
rabbânî : 1.tanrısal, ilahî. 2.Tanrı’dan başka bir şey düşünmeyen.
rabbî : Tanrım.
râbıta : 1.bağ, ilişki, temas. 2.sıra, düzen.
râbıtadar :bağlantılı, ilintili.
râbi : dördüncü.
râbian : dördüncüsü.
rabt : bağlama.
rabt edilmek bağlanmak, tutturulmak. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [P Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
pâ : ayak.
pâbend : ayak bağı.
pâbercâ : yerinde, duran, ayakta duran.
pâberikâb : gitmek üzere, hareket etmek üzere.
pâbeste : ayağı bağlı.
pâbirehne : yalınayak.
pâbûsî : ayak öpme.
pâcâme : pijama.
pâçe : paça.
pâdşâh : padişah.
pâdşâhî : padişahlık.
pâdzehr : panzehir.
paha : değer, kıymet.
pâk : temiz.
pâkbâz : 1 .fedai. 2.canını hiçe sayan aşık.
pâkdâmen : iffetli.
pâkîze : temiz.
paklanmak temizlenmek.
pâlân : semer, palan.
pâlânduz : semerci. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Ö Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ölüm gecesi.
ömr : ömür.
örf : gelenek, âdet.
örfen : geleneğe göre.
örfî : geleneksel.
örfî idare sıkıyönetim.
örfiyyât : gelenekle ilgili şeyler.
öşr : 1 .onda bir. 2.öşür vergisi.
özr : 1 .özür. 2.bahane. 3.engel.
özrhâh : özür dileyen.
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [N Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
nâ : olumsuzluk eki.
na’l : nal.
na’lbend : nalbant.
na’lbur : nalbur.
na’lçe : nalça.
na’nâ’ : nane.
na’re : nara, haykırma.
na’ş : naaş, cenaze.
na’t : 1 .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.
nââşnâ : yabancı.
naat : 1 .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.
nâb : saf, halis, katışıksız.
nâbecâ : yersiz.
nâbehre : 1 .nasipsiz. 2.soysuz.
nâbekâr : 1 .hayırsız. 2.işe yaramaz.
nâbîna : kör.
nâbûd : 1.yok. 2.yokluk. 3.perişan.
nabz : nabız.
nabzgîr :nabza göre şerbet veren. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [L Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
lâ : 1 .hayır. 2.yoktur.
la’l : 1 .al. 2.lal taşı. 3.kırmızı dudak.
lâakal : en azından, hiç olmazsa.
lâbe : yalvarma.
lâbis : giyen.
lâbis olmak giymek.
lâbüd : gerekli, lazım.
lâcerem : kuşkusuz.
lâcverd : lacivert.
lâdînî : laik, din dışı.
lâf : söz.
lafazan : geveze.
lafız : söz.
lâfügüzâf : . boş söz, zırva. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [K Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ka’b : 1 .aşık kemiği. 2.tavla zarı. 3.küp.
ka’r : 1 .derinlik. 2.çukur. 3.dip.
kabâ : cübbe.
kabahat : suç, kusur.
kabâih : suçlular, kabahatliler.
kabâil : kâbileler.
kabîh : çirkin, hoş olmayan.
kâbil : 1.mümkün. 2.yetenekli.
kabîl : gibi, benzeri.
kâbil olmak mümkün olmak, elvermek.
kabîle : boy, kâbile.
kâbile : ebe.
kâbil-i kıyas kıyaslanabilir, karşılaştırılabilir.
kâbiliyet : yetenek.
kâbiliyyât : yetenekler. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [J Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
jâj : anlamsız söz, zırva.
jâjhây : boşboğaz, zevzek.
jâle : çiy, şebnem.
jeng : pas.
jengâr : pas.
jerf : derin.
jerfâ : derinlik.
jerfbîn : ayrıntılı düşünen, dikkatli.
jinde : 1.yırtık, eski. 2.yamalı hırka.
jindepûş : 1. .yamalı hırka giyen. 2.derviş.
jiyân : 1.kükremiş. 2.kızgın.
jülîde : dağınık, karışık.
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [İ Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
i’câz : 1.aciz bırakma. 2.şaşırtma.
i’dâdî : lise.
i’dâm : yok etme, öldürme.
i’lâ : yükseltme, yüceltme.
i’lâ edilmek yükseltilmek, yüceltilmek.
i’lâm : bildirme.
i’lâm edilmek bildirilmek.
i’lân : ilan.
i’mâl : yapma, işleme.
i’mâr : bayındırlaştırma, mamûr etme.
i’râz : 1.yüz çevirme. 2.uzak durma.
i’tâ : 1.verme. 2.verilme. 3.ödeme. 4.ödenme.
i’tâ edilmek 1.verilmek. 2.ödenmek.
i’tâ etmek 1.vermek. 2.ödemek.
i’tâ olunmak verilmek.
i’tâk : âzâd etme, özgür bırakma.
i’tikâf : bir yere kapanma, köşesine çekilerek yaşama. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [I Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ıhlamur : ıhlamur.
ık’âd : oturtma.
ıkd : 1 .dizi. 2.kolye, gerdanlık.
ıklîm : iklim.
ıktıdâ : uyma.
ırdâ : emzirme, süt verme.
ırk : 1 .soy, ırk. 2.damar. 3.kök.
ırk -ı ahmer kızılderili ırkı.
ırk -ı ebyaz beyaz ırk.
ırken : ırk bakımından.
ırkî : ırk ile ilgili.
ırz : namus, iffet.
ırzâ : emzirme, süt verme. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [H Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
h 1.. . . Osmanlı alfabesinin sekizinci harfi. 2.Ebced alfabesine göre sayısal
hâ : çiğneyen.
hâ : çoğul eki: -ler, -lar.
hâb : 1.uyku. 2.rüya.
habâb : hava kabarcığı.
habâbe : hava kabarcığı.
habâis : kötülükler.
hâbâlûd : uykulu.
hâbâlûde : uykulu.
habâset : kötülük, alçaklık.
habb : 1 .çekirdek, tohum. 2.hap.
habbât : 1.hava kabarcıkları. 2.haplar.
habbâz : ekmekçi.
habbe : taneler.
habbe-i hadrâ çitlembik.
habbe-i sevdâ çörekotu.
habbezâ : ne güzel.
habbülbülûğ : ergenlik sivilcesi.
hâbcâme : 1 .gecelik. 2.pijama.
haber : haber.
haberdar : haberli. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [G Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
gabâvet : bönlük, dangalaklık, kalınkafalılık.
gabî : bön, dangalak, kalınkafalı.
gabn : kazıklama, alışverişte aldatma.
gaddâr : zalim, acımasız.
gadr : haksızlık, zulüm.
gaffâr : bağışlayıcı Tanrı.
gâfil : habersiz.
gaflet : habersizlik, dikkatsizlik, dalgınlık.
gafleten : dalgınlıkla.
gafûr : bağışlayıcı.
gâh : 1 .kâh. 2.yer ve zaman bildiren kelimeler türetir.
gâhî : kimi zaman, bazen, arasıra.
gâhvâre : beşik.
gâib : bulunmayan, ortada görünmeyen, kayıp.
gâile : 1.uğraşı, telaş, meşakkat. 2.savaş.
gâita : dışkı.
galat : yanlış.
galebe : 1.baskın çıkma, ağır basma. 2.kalabalık.
galeyân : kaynama.
gâlib : 1.ağır basan. 2.galip.
gâliba : sanırım, belki.
gâlibiyyet : zafer, ağır basma, yenme. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [F Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
fa’âl : hareketli, çalışkan.
fa’âliyyet : hareketlilik, çalışma.
fâcia : 1.acıklı olay. 2.felaket. 3.dram.
fâciât : 1 .acıklı olaylar, facialar. 2.felaketler.
fâcir : 1.günah işleyen. 2.karşı cinse düşkün olan.
fağfur : Çin imparatoru.
fağfûrî : çini.
fahâmet : 1.yücelik, ululuk. 2.kıymet.
fahhâr : övüngen.
fâhir : 1.değerli. 2.şerefli, onurlu.
fâhiş : 1.aşırı. 2.büyük. çirkin, kötü.
fâhişe : fuhuş yapan kadın.
fâhişehane :genelev.
fahr : övünç, kıvanç.
fahrî : 1.onursal. 2.ücret almadan, kendi isteğiyle
fahşâ : fuhuş.
fâhte : güvercin, yaban güvercini.
fahûr : övüngen.
fâide : yarar, kazanç, fayda. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [E Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
eâcîb : şaşılası şeyler.
eamm : genelde, yaygın haliyle.
eâzım : büyükler, ileri gelenler.
eazz : çok değerli.
eb : 1 .baba. 2.ata, ced.
eb’âd : 1.boyutlar. 2.uzunluklar.
eb’ad : çok uzak.
ebâbil : kırlangıç.
ebâtil : saçma sapan sözler, ipe sapa gelmez şeyler.
ebced : sayısal değer verilmiş arap alfabesi.
ebcedhân : 1.okula yeni başlamış öğrenci. 2.acemi,
ebdâl : derviş, abdal.
ebdân : bedenler.
ebed : sonsuz gelecek zaman.
ebeden : asla, hiçbir zaman.
ebedî : sonsuz.
ebediyyen : sonsuza kadar, asla, hiçbir zaman
ebediyyet : sonsuzluk.
ebeveyn : anababa.
ebhâr : denizler.
ebhâs : bahisler, tartışmalar. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [D Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
dâ’î : 1.dua eden, duacı. 2.davet eden.
dâ’ussıla : yurdunu özleme, köyünü özleme.
dâd : 1.adalet. 2.iyilik, ihsan.
dâd : 1.verme. 2.verdi. 3.vergi.
dâdgâh : mahkeme.
dâdhâh : davacı.
dâdres : imdada koşan.
dâdû : dadı.
dâdüferyâd : . feryat figan.
dâdüsited : alışveriş.
dâfi’ : uzaklaştıran, defeden.
dâğ : 1.yara. 2.kızgın demirle vurulmuş işaret.
dağal : hile, hilehurda, alavere dalavere. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [Ç Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
çâbük : kıvrak, çevik, çabuk.
çâbükî : kıvraklık, çeviklik, çabukluk.
çâbükpâ : ayağına çabuk.
çâbükrev : hızlı giden.
çâbüksüvar : usta binici.
çâder : 1.çadır. 2.örtü, kadınların giydiği örtü.
çâdernişin : göçebe, çadırda yaşayan.
çadır : 1.çadır. 2.örtü, kadınların giydiği örtü.
çağz : kurbağa.
çâh : 1.kuyu. 2.çukur.
çâk : 1.yırtık. 2.yırtmaç.
çâk etmek yırtmak.
çâk olmak yırtılmak. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [C Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
câ : 1 .yer. 2.mevki. 3.makam.
ca’l : yapma.
ca’lî : 1.yapma, uydurma. 2.sahte.
câbecâ : yer yer.
câbir : zorlayıcı.
câdde : ana yol, cadde.
câdû : 1.büyücü. 2.cadı.
câdûger : büyücü.
câh : makam, mevki.
câhid : çalışıp çabalayan.
câhil : bilgisiz.
câhilâne : cahilce.
câiz : uygun.
câize : ödül.
câlib : ilginç, çekici.
câlib -i dikkatdikkat çekici.
câm : 1.kadeh. 2.şişe. 3.cam.
câme : giysi.
câmedân : gardrop.
câmegî : 1.giysi parası. 2.hizmetçi. (daha&helliip;)
Osmanlıca-Türkçe Sözlük [B Harfi] nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
bâ : 1 .ile. 2.sahip.
ba’de : sonra.
ba’dehu : daha sonra, ondan sonra.
ba’delmîlâd : milattan sonra, İsa’dan sonra.
ba’demâ : bundan böyle.
ba’dezin : bundan sonra, bundan böyle.
ba’s : diriliş.
ba’süba’delmevt : . ölümden sonra diriliş.
ba’zan : bazen, kimi zaman.
bâb : 1.kapı. 2.konu. 3.bölüm.
bâbâ : 1.baba. 2.ata.
bâbâyâne : babaca, babacan.
bâbûne : babuna, papatya.
bâc : 1.haraç. 2.vergi. 3.gümrük vergisi.
bâcgîr : vergi memuru.
bâd : 1.rüzgar, yel. 2.defa, kez. 3.yük. 4.olsun.
bâdâm : badem.
bâdbân : yelken.
bâdbedest : eli boş, züğürt. (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – Z / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
Z.Faik İZER,Ergin İNAN,Sami Yetik, Bir Ressamımız
ZA Japonya’da 1100 yıllarında ortaya çıkan tüccar Loncalarına verilen ad
ZAAF İrade zayıflığı
ZAAF İştenç zayıflığı
ZABT Sıkı tutmak
ZAC Kara boya
ZAÇ Kükürtle demir birleşimlerinden biri
ZADEGAN Aristokrasi
ZADEGAN Soylular, aristokrasi
ZAFERE Göze inen perde
ZAGON Kanun, nizam
ZAĞ Bilenmiş kesici bir aracın yüzünde kalan ve bileyi taşıyla giderilen metal çapağı, kıl ağı
ZAĞ Kılağı
ZAĞANOS-BALABAN-TARLAN Bir cins doğan
ZAĞAR-SETER-TERİYE Bir av köpeği cinsi
ZAHİR Dış yüz, görünüş
ZAHİRE Gerektiği zaman kullanılmak için saklanan tahıl
ZAHİT Dinin emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınan (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – Y / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
Y İtriyum
ya Şaşma ünlemi
YAARNIK Çocuk önlüğü
YABRAK Kat kat ayrılabilen şeylerde kat
YABUNE Eski bir ev tanrısı
YAFA Kalın kabuklu, çekirdekli ve oval bir portakal türü
yafta, etiket Fiyat gösteren kağıt
YAĞCIBEDİR Balıkesir’in Sındırgı ve Bigadiç yörelerindeki dağ köylerinde geleneksel el aaagahlarında dokunan yün halı
YAĞI-ADU Düşman
YAHNİ Soğanlı et yemeği
YAHUDA İsa Peygamberi ele vermesiyle tanınan Yahudi
YAK Tibet öküzü
yak Tibet sığırı
yaka Kıyı, kenar (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – V / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
V Vanadyum
VAALS Hollanda’da bir dağ
VAALS Hollanda’nın en yüksek noktası, dağı
VACUNA Sabineliler’in tarım tanrıçası
VAFTİZ Hıristiyanlıkta, ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem
VAGİTANOS Çocukların bağırmalarını ve ağlamalarını idare eden tanrı
VAGNER Türkiye’de yaşayan ortalam boyu 90cm. Olan zehirli bir yılan
VAGONET Küçük vagon
VAHDANİYET Tanrı birliği
VAHİM Çok tehlikeli
VAKANA Kırlarda, istrahat edenleri koruyan tanrı
VAKANÜVİS Tarih yazarlarına verilen isim
VAKANÜVİS Zamanın olaylarını saptamakla görevli kişi
vakar Ağırbaşlılık
VAKAR-VAK Ağırbaşlılık
VAKETA Ayakkabı yapımında kullanılan buzağı derisi
VAKETA Bir tür ince meşin
vaketa İnce meşin (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – Ü / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ÜCRA Çok uçta bulunan
ÜCRA Uzakta olan
ÜÇAYAK Bir alay çeşidi
üçetek Bir giysi (kadın)
ÜÇETEK Şalvarın üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi
ÜDEBA Yazarlar, edipler
ÜĞÜM Sık çalı kümesi, fundalık
ÜLEŞ-BEHRE Pay, hisse
ÜLFET Alışma, kaynaşma (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – U / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
U Uranyum
UAKARİ Güney Amerika’a yaşayan, orta boylu, kısa kuyrukulu, parlak kırmızı yüzlü bir maymun türü
UAKARİ Güney Amerika’da yaşayan, orta boylu, kısa kuyruklu, parlak kırmızı yüzlü bir maymun
UAKARİ Vatanı Güney Amerika olan, kırmızı yüzlü bir maymun türü
UAR Birleşik Arap Cumhuriyeti
UAS Tanrıların asaları
UB Küçük bir davul
UBAK Avrupa Ulaştırma Bakanları Şurası
UBER Badmington sporunda, Bayanlar Dünya Şampiyonasını temsil eden kupa
UBUDİYET Kölelik, kulluk
UBV Yıldızların tayf tiplerine göre sınıflandırılması sistemi
UCA Bir yengeç türü
uca Kalça kemiği
uca Kuyruksokumu kemiği
UCM Uluslararası Ceza Mahkemesi
UCMAN BAE’ni oluşturan emirliklerin en küçüğü
UCR Radikal Yurttaşlık Birliği
uç Sınır boyu
UÇANTOP Voleybol
UÇİMURA KANZO Japon edebiyat ve düşünce yaşamını derinden etkileyen ilahiyatçı ve eleştirmen(1861-1930)
UÇKUN Ateşten fırlayan ve etrafa saçılan kıvılcım
UÇKUR Şalvar bağı
UÇKURLUK Bir sancağın direk veya rüzgar üstü tarafındaki yakasındaki takviye edilmesi için geçirilen beyaz renkli şerit (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – Ş / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
ŞAB Kızıl Deniz’dejn çıkarılan dallı budaklı taşlar
ŞABAŞ Düğünde oyundan sonra davulcunun topladığı para
ŞABEZE Hokkabazlık,el çabukluğu
ŞABLON Kesme veya oyma kalıbı
şad Sevinçli
ŞAFUL Bal konulan ufak tekne
ŞAHİDE Mezar taşı
ŞAHİKA Zirve, doruk
ŞAHİN Avrupa ve Asya’nn ormanlık ve çalılık yerlerinde yaşayan yırtıcı bir kuş
ŞAHMERDAN Çok ağır bir çeşit tokmak
şahmerdan Tokmak yada çekicin ağırı
ŞAHTERE Tarla ve yol kenarlarında yetişen, çiçekleri hekimlikte kullanılan bir bitki
ŞAİBE Kir, leke
ŞAK Yarı çatlak (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – S / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
S İsveç
S Kükürt
SA,ZA Güney Afrika
sabit, statik Durağan
SABO Birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı
SABUNİYE Bir tür nişasta helvası
SAC Demir levha
SACRAMENTO CALİFORNİA
SADAKA Dilenciye verilen para
SADAKARİ Altın ve gümüş kuyumculuğu
SADEKARİ Ayrıca değerli taşlarla süslü olmayan altın veya gümüşten yapılmış kuyumculuk işleri
SADIR Biber, patlıcan, dometes gibi sebsezelerin fidelerine verilen ad
SADİZM Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma
SADR Bir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde cümlenin ilk parçası
sağ Esen
SAĞAN Böcek yiyen bir tür kuş (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – Ö / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
öbek Grup
ÖBEZE Tandırın içinde bulunan ve ateşin yanmasını kolaylaştıran piramit biçimindeki toprak sütün
ÖCÜR Lades
ÖD Karaciğerin salgıladığı acı su
ÖD Yanarken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç
ÖD Yanarken güzel koku veren bir ağaç
ÖDEM Vücutta anormal miktarda su toplanması
ÖDYOMETRE Kimyasal tepkimelerde gazların oylum değişmelerini ölçmeye yarayan aygıt
ÖGE Çok akıllı, yaşlı kimse
ÖGLENA Tatlı sularda yaşayan, kamçı biçimindeki uzantısı ile devinen, mekik biçimindeki birgözeli
ÖĞEÇ Üç yaşındaki koyun
ÖĞÜR-AKRAN Yaşça yakın, boydaş, yaşıt
ÖHÜM Küsmek
ÖKÇEÇENE Boru anahtarının kola bağlı olan, setleri dışa dönük, hareketsiz çenesi
ÖKE Dahi
ÖKSE Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek
ÖKÜLTİZM Doğanın bilgisine büyüsel işlemlerle varılabileceği inancı
ÖLBE Anadolunun kimi yörelerinde kullanılan süt, yoğurt koymaya yarayan tahta kova
ÖLBE Süt yoğurt koymaya yarayan tahta kova
ÖLET Öldürücü hastalık salgını
ÖLGÜN Olgunlaşmış ekime hazır toprak
ÖLLÜK Elenmiş killi toprak
ÖLÜ Bulgur değirmeninde çekildikten sonra gerieye kalan iri taneler
ölüdeniz Fethiye’de lagün
ÖMEL Küçük çukur
Ömer Dört halifenin İkincisi
Ömerli İstanbul’da bir baraj
ÖNBEL Üvendirenin çivisi (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – O / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
O Oksijen
OAS Amerika Devletleri Örgütü
OAS Amerikan Devlet Örgütü
OATUU Afrika İşçi Sendikaları Birliği Örgütü
OAU Afrika Birliği Örgütü
OB Hint okyanusunda denizaltı dağı
OBA Antalya yöresinde, deniz kıyısındaki tahta kulübelere verilen ad
OBA Bölmeli göçebe çadırı
OBA Kamp yeri
OBAÇANA Komşuya çok giden kişi
OBAN-OMAN Değirmenin su borusu
OBAŞ Gün doğmadan sabaha karşı olan zaman (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – N / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
N Azot
N Norveç
na Olumsuzluk belirten önek
NA Sodyum
NAAN Hindistan’da yapılan bir tür pide
NAAN Kuzey Hindistan’da ”Tandoori” fırınlarında pişirilen yemek çeşidi
NAAT Kaside
NAB Azı dişi
NAB Berrak, duru
NAB Saf,arı, katıksız anlamında sözcük
NABEKAR Haylaz, serseri
NABİGA Soyunda şair bulunmayan eğitimsiz şair (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – L / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
LA : Lantan
LA : Lantanyum
laakal : Asgari, en az
LAB : Yırtıcı martı
LABA : Antalya yöresine özgü, kaburga kemiği ve pirinçle yapılan bir yemek
LABA : Davarın lezzetli olan boyun eti
labada : Efelek
LABADA : Yaprakları sebze olarak yenen bir bitki
LABİL-MÜTEREDDİT : Kararsız, çabuk değişen
LABNE : Hiç tuzu olmayan yumuşak krem peynir (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – J / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
J , Tokyo : Japonya
JABO : Gömlek süsü
JABO : Bir giysinin göğüs kısmına konulan süsleme
JAD : Kalça çıkığını iyileştiren taş
JAİNİZM : MÖ 500 yıllarında kurulmuş Budizm benzeri bir din
JAKAMAR : Tropik bir kuş türü
JAKAR : Çok karmaşık desenli kumaş
JAKARANDA : Anayurdu Orta ve Güney Amerika ile Batı Hint adaları olan elli kadar ağaç ve çalı türünün ortak adı
JAKET : Beyaz porselen kaplama
JAKETATAY : Resmi ziyafet ve davetlerde erkeklerin giydikleri, arkası yırtmaçlı, ceket (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – İ / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
İ : İyot
İ NTİFADA : Filistin Direniş Hareketi
İA,RI : Endonezya
iade : Geri verme
İADELİ : Divan şiirinde her beytin son sözcüğünü, sonraki beytin ilk sözcüğü yapma biçiminde ortaya çıkan söz sanatı
İAKKHOS : Eleusis Mystria’larının Tanrısı
İALEMOS : Apollon ile Kalliope’nin oğlu
İALU : Mısırlıların ölüler ülkesine verdikleri ad
İAMBOS : Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak
İANE : Yardım amacıyla toplanan para (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – I / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
I : İtalya
IAAF : Uluslararası Amatör Atletizm Birliği
IAF : Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu
IATA : Uluslararası Amatör Tiyatrolar Birliği
IAU : Uluslararası Astronomi Birliği
IAU : Uluslararası Gökbilim Birliği
IBKA : Ağlatma
ICA : Uluslararası Kooperatifler Birliği
ICB : Uluslararası İhale Usulleri
ICC : Uluslararası Ticaret Odası (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – H / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
H : Hidrojen
H : Macaristan
HA : Hahniyum
HA : Hahnyum
HA : Hektar
HA : Nilsbohryum
HAB : Tahıl tanesi, tohum(esk.)
HABA : Halı
HABANERA : Afrika’dan zenciler tarafından getirildiği sanılan ağır bir Küba dansı
HABANERA : Çok kıvrak bir Küba dansı (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – G / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
G,GB : İngiltere
GA : Galyum
GA : Galyum
GABALA : Oradan oraya gezip durmak
GABALA : Ordan oraya gezip durmak
GABALAK : Çobanların başlarına örttükleri keçe
GABANE : Kişinin fikir ve tedbirinin zayıf ve eksik olması
GABARİ : Alt geçitlerin zeminden olan geçit yüksekliği
GABARİ : Bazı eşyaya verilmesi gereken boyutları, yan görüşü çizmeye, hazırlamaya yada denetlemeye yarayan örnek
GABARİ : Bir binanın yöre imar dairesinin öngördüğü azami yüksekliği (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – E / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
E : İspanya
EA : Su tanrısı
ea : Sümer su tanrısı
EAA : Avrupa Silahlanma Ajansı
EAAA : Avrupa Reklam Ajansları Birliği
EAG : Avrupa Havacılık Grubu
EAKOS : Zeus ile peri kızı Egine’nin oğlu
EAM : İtalyan ve Alman işgaline karşı 1941’de kurulan Yunan direniş örgütü
EANNA : İnanna’nın Uruk’taki tapınağı
EAP : Avrupa Silah Politikası (daha&helliip;)
Bulmaca Sözlüğü – D / nedir, ne demek, anlamı, eşanlamlısı
da : Rusça “evet”
DABBE : Binek ve yük hayvanı
DAÇA : Büyük Rus kentlerinin yakınındaki tatil evlerine verilen ad
DADAMIK : Avı çekmek için dökülen yem
dadı*,lala,taya. Selçuklularda : Çocuk bakıcısı kadın
DAFFAT : Devesini kiraya veren deveci
DAGAL : Çerçöp
DAGAS : Çok yemekten dolayı midenin dolması
DAĞA,uflaa : Bir tür bıçak
DAĞAR : Ağır yayvan toprak kap (daha&helliip;)
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Kimdir?
Kemal Kılıçdaroğlu, 1948’de Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde Tapu Memuru Kamer Bey ve ev kadını Yemuş Hanım’ın yedi çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geldi.
İlk ve orta öğrenimini Erciş, Tunceli, Genç, Elazığ gibi birçok kent ve ilçede tamamlayan Kılıçdaroğlu, pek çok birincilik aldı. (daha&helliip;)
Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek Kimdir?
Muhammed Hüsnü Said Mübarek, 4 Mayıs 1928’de Kahire yakınlarındaki Menofya Köyü’nde dünyaya geldi. Hava Harp Akademisi’ni bitiren Mübarek, Mısır Ordusunda çeşitli görevler üstlendi.
Suzan Mübarek ile evli olan 83 yaşındaki Hüsnü Mübarek, Cemal ve Alaa Mübarek’in babasıdır.
Aktif siyasetin içinde olan Cemal Mübarek, yakın zaman kadar “devlet başkanlığı koltuğunun varisi” olarak görülüyordu.
Babası ve kardeşinin aksine politikaya uzak olan Alaa Mübarek ise, ticaretle uğraşıyor.. (daha&helliip;)
Tezhip Nedir?
Eski bir süsleme sanatıdır. Sözcük Arapça’da altınlama, yaldızlama anlamına gelir. Ama tezhip yalnız altınla değil boya ile de yapılır. Daha çok yazma kitapların sayfalarını, hat levhalarının kenarlarını süslemede kullanılmıştır.
Tezhip doğuda olduğu kadar batıda da uygulama alanı bulmuş bir sanattır. Özellikle ortaçağda Hıristiyanlık’ın kutsal metinlerini, dua kitaplarını süslemede yoğun biçimde kullanılmıştır. Ama zaman içerisinde kitaplarda da resim öne çıkmış, tezhip yalnızca başlıklardaki büyük harfleri süslemekle sınırlı kalmıştır. (daha&helliip;)